5'inci sınıftan itibaren başörtüsü

Bir gün olmuyor ki eğitimle ilgili iyi bir haber duyalım. Son on iki yılda AKP ile beraber eğitim adeta can çekişiyor. Günlük yapılan yönetmelik değişiklikleri ve torba yasalarla eğitim, uzun vadeli politikaların yerine, kısa vadeli popülist uygulamaların kuşatması altına girdi.
Normalde ülkeler, eğitim sistemleri ile her açıdan nitelikli bireyler yetiştirmeyi hedefler. Ama bizde geldiğimiz nokta itibariyle eğitim aracılığıyla ülkeyi hızla ‘gericileştirmek’ ve ‘muhafazakârlaştırmak’  amaç haline geldi. Hem de ‘demokrasi’ ve ‘özgürlük’ nutuklarıyla… Dün Bakan Avcı’nın ilkokul 5.sınıf öğrencilerinin de okulda başörtüsü takabileceklerini söylemesi ve Bakanlar Kurulu’nun bu yönde karar alması inanın bir ‘insan’ olarak kanımı dondurdu.
Hatırlarsanız, Başbakan Erdoğan, 2012 yılı Şubat ayında yaptığı açıklamada aynen şu ifadeleri kullanmıştı: ‘Biz muhafazakâr, demokrat, tarihten gelen ilkelerine sahip çıkan bir nesil yetiştireceğiz. Bunun için varız.  Beyler, önce başınızı öne eğin de hem çağdaş hem dindar bir nesil nasıl yetiştirilirmiş onu bir düşünün.’ demişti.
Daha sonra da benzer yönde açıklamalar peşi sıra gelmeye devam etti. Nisan 2012’de AKP Milletvekili Ali Boğa’nın ‘Bütün okulları imam hatip okulu yapma şansını elde etmiş durumdayız’. Yine Bilal Erdoğan’ın ‘büyük okullar yapılıyor şu anda... kısa sürede 1 milyon öğrenci olacak imam hatiplerde, yani şu anda bu kesin. Bu okulları ya kız ya erkek olarak planlayalım.’ Demelerinin hemen ardından, eğitimi kullanarak toplumsal mühendislik yöntemiyle, muhafazakârlaştırmanın ilk işaretleri de gelmeye başlamıştı.
Daha sonra bu söylemler yerini doğrudan uygulamaya bıraktı. Ve Türkiye’de hızla ‘muhafazakâr’ ve ‘dindar’ bir neslin yetiştirilmesi için, eğitim sistemi yeniden dizayn edilmeye başlandı. Bunun tam ve açık adı, “eğitimde eksen kaymasıdır”. Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi, 4+4+4 eğitim yasası ile imam hatiplerin orta kısımlarının açılması ve öğrencilerin açık liselere yönlendirilmesiyle bu sürecin ilk adımları da atılmıştı. Daha sonra yine günübirlik yapılan değişikliklerle okullara mescit açılmasının zorunlu kılınmıştı. Geçtiğimiz günlerde 7 bin okul müdürünün gerekçesiz olarak görevden alınmasıyla beraber, önümüzdeki günlerde bakın göreceksiniz hükümete yakın eğitim sendikasına üye olanlar müdür olarak atanacak. Ayrıca, son yıllarda öğretmen atamalarında en çok kontenjan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ve Arapça branşlarına ayrıldı. Yani anlayacağınız, eğitimde kadrolaşma son hızla devam ediyor…
Böyle özgürlük mü olur!
Son olarak da, önceki gün Bakanlar Kurulu kararı ile Kılık Kıyafet Yönetmeliğinin bu yoğun Türkiye gündeminde apar topar değiştirilmesiyle ilkokul 5.sınıftan itibaren öğrencilerin ‘başörtü’ takmasının önü de açılmış oldu.
Bakın, yıllar önce İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci iken, yükseköğretime başörtülü girme yasağı beni de rahatsız etmişti.  Bu konuda başörtülü öğrencilere, öğrenci temsilcisi olarak destek de vermiştim. Çünkü kendi kararlarını alabilecek yaşa gelen yetişkin insanların kılık kıyafet konusunda baskı altına alınmaları ve onlara yasakçı bir tutum sergilemenin doğru olmadığına inanıyorum.
 Ama siz kalkıp da küçücük çocukların, okulda başörtüsü takmalarının önünü açarsanız bu uygulamanın kabul edilir haklı bir gerekçesi asla olamaz.
Daha ergenlik çağına bile adım atmamış, kendi kararlarını henüz alamayan 11 yaşındaki çocuklara başörtüsü taktırmanın hangi ‘özgürlük’ ve ‘demokratik’ anlayışla bağdaşır yanı olabilir lütfen söyler misiniz?  Gidin aklıselim psikologlara, pedagoglara, eğitimcilere 11 yaşındaki çocuklara, hem de okulda başörtüsü takmalarının psikolojik ve sosyolojik etkilerini bir sorun! Yapmayın etmeyin beyler, ister ‘popülizm’ olsun ister ‘ideolojik’ amaçlarınız olsun, aldığınız bu kararın kabul edilebilir hiçbir tarafı yok, olamaz da. Öğrencileri, daha çocukluğunu yaşamadan baskı altına alırsanız sağlıklı bir nesilden nasıl bahsedebilirsiz?
Kısacası, çocuk yaşta öğrencilerin düşeceği psikolojik durumun yanında, ya başörtüsü takmayan diğer çocuklar, yarın öbür gün ‘mahalle baskısı’na uğrasalar bunun hesabını kim verecek? Türkiye bir yola girdi ve hızla ilerliyor! Bu yol iyi mi kötü mü? Aydınlık mı karanlık mı?  Buyurun kararını siz verin!

Önceki ve Sonraki Yazılar