Kan testi ve cibilliyet meselesi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın “Soykırım” kararına “evet” diyen Türkiye kökenli milletvekilleri için “Onların Türklükle ilgisi yok, onların kanı bozuk, kan testi yaptırmaları gerek” şeklindeki sözleri; ayrımcı, ırkçı, şoven ve mezhepçi bir anlayışın dışa vurumudur.           Ülkemizde son günlerde siyasi söylemin  “kan” üzerinden yürütüldüğü bir dönemde, Cumhurbaşkanının, milletvekillerine  “kan testi” yaptırılmasını istemesi ve  oradan bir malzeme çıkarmaya çalışması yanlıştır ve tehlikelidir.           Cumhurbaşkanının, siyasetteki varlığını devam ettirebilmesi  ve belli bir kesimi “bloke” ederek elde tutmaya çalışması amacıyla; sürekli gündemde tuttuğu bu mezhepçi ve ırkçı anlayışı, artık ülke sınırlarını da aşarak uluslararası bir boyut kazanmış oldu.           Bir kez Almanya'da ki oylamayla ilgili olarak yanlış bir bilgilendirme var. Almanya'da ki Türkiye kökenli 11 Milletvekillinden 6'sı oylamaya katılırken, 5 Milletvekili oylamaya katılmamıştır. Oylamaya katılan 6 milletvekillinden birisi Hristiyan Demokrat Parti (CDU), ikisi Yeşiller partisi, ikisi Sol Parti, birisi ise Sosyal Demokrat Parti (SPD) nin Milletvekilidir.           Oylamaya katılmayan 5 Milletvekilinin ise, birisi Yeşiller Partisi, Dördü  Sosyal Demokrat Parti olan SPD'ye mensuptur.  Almanya'da oylamaya katılıp da  “evet” oyu veren 6 Milletvekilinin birisi Alevi inancına mensup olmasına rağmen, diğer 5 Milletvekili Sünni İslam inancına mensuptur.            Zannediyorum Cumhurbaşkanının merak edip ve “kan testi” yaptırarak ulaşmak istediği bilgi bu bilgiydi. Cumhurbaşkanı’nın, CHP'ye Genel Başkan olmasından sonra Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili sık sık tekrarladığı “Cibilliyet” sorgulamasının asıl nedeni; ülkemizdeki Alevilerin “Solcu” veya “Sosyal Demokrat” olduğu, haliyle Sünni kardeşlerimizin de “sağcı” ve AKP'li olması gerektiğini vurgulamaya çalışmaktadır.            Ama Cumhurbaşkanımız şunu bilmiyor! İçinde insan sevgisi olan, ülkesini seven ve ülke insanının insanca yaşamasını isteyen, ülkenin tüm olanaklarının eşit ve “hakça” dağıtılmasını, ülkemizde yaşayan fakir fukara insanların da ulusal gelirden hak ettiği payı almasını arzu eden, eşitlik, özgürlük ve demokrasi taleplerini korkmadan ve çekinmeden açıkça ifade edebilen, ülkemizde ve tüm dünyada barış ve kardeşlik duygularının egemen olmasını savunan bu ülkenin solcuları; kendi aralarında, dil, din, inanç ve mezhep sorgulaması yapmadan ve kimsenin “cibilliyetini” merak etmeden, “yurtseverlik” duygusu ile “dürüstçe” ülkesine ve ülke insanına yardımcı olmaya ve katkı sağlamaya çalışmaktadırlar.          Sol demek, “Komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildir” diyen Hazreti Muhammed demektir.           Sol demek, “Zalime karşı olmayan, mazlumun yanında yer almayan insan değildir” diyen Hz. Ali demektir.          Sol demek, “Gel, kim olursan ol gel. İster dinli ol, ister dinsiz ol gel” diyen Hz. Mevlana demektir.          Sol demek, “ İncinsen de incitme” diyen Hacı Bektaşi Veli demektir.          Sol demek, “ Şalvarı şaltak Osmanlı, eyeri kaltak Osmanlı, ekmede yok, biçmede yok, yemede ortak Osmanlı” diyen Pir Sultan demektir.          Sol demek, “ Yurtta sulh, cihanda sulh” diyen Atatürk demektir.           Sol demek, “ Vatan, onu parsel parsel satanların değil, uğruna darağacına gidenlerin vatanıdır” diyen Deniz Gezmiş demektir… Cumhurbaşkanı şunu da bilmeli ki, sol siyaset uğruna hayatını kaybeden; Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Bahriye Üçok, Kemal Türkler, Muammer Aksoy, Bedreddin Cömert, Ahmet Taner Kışlalı gibi isimler, onun bu tarifine uymamaktadır.  Yıllarca Komünist Partisi’nin genel sekreterliğini yapan, İsmail Bilen (Laz İsmail) Mustafa Suphi, Şefik Hüsnü, Nazım Hikmet, Ahmet Arif, Enver Gökçe, Aziz Nesin, Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Bekir Yıldız, Yaşar Kemal, Mihri Belli, Hikmet Kıvılcımlı, Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Cihan Alptekin, Ulaş Bardakçı, Ömer Ayna... Hele ki, Kılıçdaroğlu'nun Genel Başkan olduğu tarihe kadar CHP'de Genel Başkanlık yapanların hiç birisi Cumhurbaşkanının bu tarifine uymamaktadır.  Bu nedenle, Cumhurbaşkanına tavsiyemiz; bu “kan testi” ve “cibilliyet” araştırmasından vazgeçmeli ve “Yaratılanı sevmeli, Yaradandan ötürü…”

Önceki ve Sonraki Yazılar