Şükrü Sina Gürel

Şükrü Sina Gürel

Kanal İstanbul Hayali ve Gerçekler

AKP iktidarı 16 yıldır milyarlarca doları betona ve asfalta gömmüş olmakla övünüyor ya, şimdi de Genel Başkanları, “mega proje” olarak , “Kanal İstanbul”u öne sürüyor. Mitinglerde, kafasındaki düşünceyi, “bu işte çok para var, haa !” diye de açığa vuruyor. Hemen söyleyelim, bu “çok para”, ancak hafriyatı yapanlar ve yeni “kupon arsaları” ele geçirecek olanlar tarafından kazanılacaktır ! Devlet, yapılsa bile Kanal İstanbul’u kullanmaya kimseyi mecbur edemeyeceği için bu işten hiç gelir elde edemeyecektir. Çünkü bu kanal, ne Süveyş’e , ne de Panama Kanalı’na benzeyecek bir alternatifsiz geçiş yolu olmayacaktır. Gemiler, serbest geçiş hakkına sahip oldukları İstanbul Boğazını, hiçbir geçiş ücreti ödemeden kullanmaya devam edecektir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi

Lozan Boğazlar Sözleşmesi, Boğazlar Bölgesinde (İstanbul-ya da Karadeniz- Boğazı, Marmara Denizi, Çanakkale Boğazı) Türkiye’nin egemenlik haklarına kısıtlamalar getirmişti : Bu bölgede asker bulunduramıyor ve Boğazlardan geçişi dü- zenleme ve denetleme işini de bir Uluslararası Komisyona bırakıyorduk. Bu bölgenin güvenliğini ise Milletler Cemiyeti’ne, ama özellikle İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’ya havale ediyorduk.

1930’lar, Uluslararası Hukukun yerlerde sü- ründüğü bir dönem oldu. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan antlaşmalardan hoşnut olmayanlar, tek taraflı oldu-bittilerle, fiilen bu antlaş- maları çöpe yollamaya başladılar. Türkiye de değiştirmek istediği 1923 Boğazlar Sözleşmesini oldu- bittilerle uygulamamaya başlayarak, Boğazlar Bölgesine askerini sokabilirdi.

Ancak, Atatürk Türkiyesi, hukuk yolundan sapmadı. 1936’da, İtalya’nın Habeşistan’ı, Japonya’nın Çin’i işgale başladığı, Hitler Almanyası’nın Versay Antlaşmasını hiçe saydığı bir dönemde, Montrö’de bir uluslararası konferans toplayabildi. Bu, büyük bir diplomasi başarısıydı. Konferansın sonunda imzalanan Boğazlar Sözleş- mesi, Türkiye’nin bütün isteklerini karşılıyordu. Uluslararası Komisyon kaldırılıyor ve Türkiye Bo- ğazların güvenlik ve denetiminden tek sorumlu oluyordu. Hatta, Türkiye’ye, “kendisini yakın bir savaş tehlikesi tehdidi” altında hissederse, Boğazlardan geçişi sınırlandırma yetkisi de veriliyordu.

Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle , Boğazlardan “geçiş ve gidiş-geliş özgürlüğü ilkesi” kabul edilmiştir. Yani, Türk Boğazları, geçişin ancak belirli durumlarda kısıtlanabileceği bir uluslararası su yoludur.

AKP Genel Başkanı’nın aklındaki, Montrö Bo- ğazlar Sözleşmesini feshetmek ya da değiştirmek midir ? Bilemeyiz. Ancak Türkiye’nin bütün gereksinim ve önceliklerini karşılayan Montrö Bo- ğazlar Sözleşmesi’ni feshetmek veya değiştirmek kimin işine yarayacaktır ? Üstelik, Sözleşmenin 28. maddesiyle “bu Sözleşmenin 1. Maddesinde doğrulanan geçiş ve gidiş-geliş özgürlüğü ilkesinin sonsuz bir süresi olacaktır” denildiğine göre, Sözleşme feshedilse veya değiştirilse bile, AKP Hükü- meti hiçbir gemiyi Boğazdan değil Kanal İstanbul’dan geçmeye mecbur edemeyecektir.

Ekolojik Denge

Boğazlar Bölgesi, binlerce yıllık doğa dengesinin oluşturduğu, çok özel bir bölgedir. Boğazda alt ve üst, karşılıklı akıntılar, Karadeniz-MarmaraEge-Akdeniz dengesini oluşturmaktadır. Son dö- nemde dünya ekolojik sisteminin “çivi”leri tek tek sökülmektedir ! Şimdi bir çivi de AKP iktidarı tarafından neden sökülmek istenmektedir?

Sonuç olarak, eğer bu hayal proje gerçekle- şirse, sadece yandaş ve ortakların yalıları ve arsaları için yapay bir “Boğaz” yaratılmış ve millete hiçbir fayda sağlanmamış olacaktır.

NOT: Fenerbahçe Başkanlığına seçilen Sayın Ali Koç’u candan kutluyorum. Sayın Aziz Yıldırım da, özveriyle ve eğilmeden Cumhuriyeti savunan bir lider olarak Fenerbahçe ve Türkiye tarihine geçecektir. Koç yönetiminin de bir Cumhuriyet kurumu olan Fenerbahçe’yi aynı özveri ve kararlılıkla koruyacağından eminim.

Önceki ve Sonraki Yazılar