Kanlı kaosa gerekçe

Müstafi Hükümetin Sağlık Bakanı, “10 Ağustos 2014’te Cumhurbaşkanı yerine Başkanı seçseydik Türkiye bugünkü kaosu yaşayacak mıydı?” diye sormuş, yanıtını da kendi vermiş: “Yaşamayacaktı!”

Sağlık sistemi çöküşe geçmiş, İstanbul Üniversitesi’nin en köklü hastaneleri Bakanlığın tefecilik sistemi yüzünden iflas etmiş, arsalarının yerine AVM ve rezidanslar dikilecekmiş, sağlık personeli perişan, eczaneler isyandaymış, kanser ilacı bulunmuyormuş, yoksul hastaların bile ilaçlarından katkı payı alınıyormuş, Tıp Fakültelerinin öğrencileri birşey öğrenmeden ve sınav şaşkını bir biçimde mezun oluyorlarmış, 10 yıl sonra doktor ithal etmeye başlayacakmışız... Ne gam! Bakan Bey sağlıkta yaşanan kaosla ilgileneceğine, Reislerinin Başkan seçilememesinden yakınıyor, ona istediğini vermeyen seçmene küfür ve beddua edenler kervanına ima yoluyla katılıyor.

Gerçi Saray’daki zat, “fiilen” Başkanlığını ilan etti, yasal istimi de arkadan gelsin dedi ama, ben onun seçilememesinin gerçek nedenlerini kısaca anımsatayım ki, insanımızı daha fazla balık hafızalı yerine koymasınlar.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi 16 Mayıs 2007’de doluyordu. kadar “ellerine bir çelik çomak verdim, oynasınlar” diyen Başbakan Erdoğan son ana kadar AKP’nin adayını açıklamamıştı. Nihayet, 24 Nisan’daki AKP grup toplantısında Cumhurbaşkanı adaylarının Abdullah Gül olduğunu açıkladı. Gül’ün danışmanı Ahmet Sever, Gül’ün Erdoğan’a “siz aday olun” dediğini ama Erdoğan’ın onu “benim aday olmamak için bazı gerekçelerim var” diye yanıtladığını yazıyor (Abdullah Gül ile 12 Yıl, s.24) O “gerekçeler” acaba zamana yayılmış bir gizli ajanda mıydı?

27 Nisan’da Meclis’te Cumhurbaşkanı seçimi için turlar başladı, Gül oturuma katılan 361 milletvekilinden 357’sinin oyunu aldı. Aynı günün akşamı Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, tarihe e-muhtıra diye geçen açıklamayı yaptı ve  “Atatürkçülüğe, laikliğe ve cumhuriyetin temel ilkelerine sözde değil özde bağlı” bir Cumhurbaşkanı adayı istediklerini belirtti. CHP, Cumhurbaşkanı seçimi sırasında genel kurul salonunda 376 kişi bulunmadığı gerekçesiyle seçim sonucunu Anayasa Mahkemesine götürdü. Anayasa Mahkemesi 367 itirazını onaylayarak seçimi iptal etti.

5 Mayıs 2017’de Başbakan Erdoğan ile Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt Dolmabahçe Sarayında görüştüler. Ne resmi ne de özel bir kaydı bulunmayan bu görüşmede konuşulanlar “mezara götürülecek” dendi. Uzun yıllar konuşulan bu görüşmenin perde arkası dört yıl sonra Wikileaks belgelerinde ortaya çıktı, ABD Büyükelçisinin Beyaz Saray’a gönderdiği kriptoda (şifreli bilgi yazısı) Erdoğan ve Büyükanıt’ın görüşmeye birbirlerinin aleyhinde dosyalarla geldikleri ve bir pazarlık yaptıkları yazılmıştı. Bu belge yalanlanmadı, çünkü bir Arap atasözüne göre “iki kişinin bildiği sır, sır değildir.”
Cumhurbaşkanı seçimine dönecek olursak, böylece AKP’nin Meclis’e getirdiği Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi değişiklik önergesi 376 oyla kabul edildi. Sezer Anayasa değişikliğini veto etti, yasa Meclis’ten ikinci kez değişmeden gelince de referanduma götürdü. Anayasa değişikliği referandumda yüzde 68.95 ile kabul edildi. Gül yeniden aday oldu. Yine Gül’ün danışmanı Ahmet Sever’in yazdığına göre, “Ethem Sancak, Doğan Medya Grup Başkanı Mehmet Ali Yalçıdağ’ı ziyaret ederek, Abdullah Gül’ün adaylığına karşı çıkılmasından memnuniyet duyulacağını, Başbakan Erdoğan’ın da aynı görüşte olduğunu iletti. Başbakan’ın yakın çevresinden Yalçın Akdoğan ve Akif Beki gibi bazı isimler, benzer mesajı gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerine ve bazı köşe yazarlarına fısıldıyorlardı” (aynı kitap, s.28-29).

Anayasa’nın değiştirilen 102. maddesi o kadar muğlak ve esnek yazılmıştı ki, Gül’ün görev süresinin beş yıl mı, yedi yıl mı olduğu bile son günlerine kadar tartışıldı.

Demek ki, ya düşündükleri gibi bir yasa kaleme alma becerileri yoktu, ya da “Başkanlık hayalini” şimdilik buzdolabına koymuşlar veya “bekleme odasına” almışlardı! Bu niyetlerini 12 Eylül 2010’da yapılan “yetmez ama evet” Anayasa referandumunda da gizlediler. “Başkanlık Sistemi” 2014’te buzdolabından çıktı, ama geç kalmışlardı, malzeme beklerken bozulmuştu ve seçmen Haziran 2015’te bu çürümüş ürünü yemedi.

Şimdi “Tek Adam’ın” Başkan seçilmemesinden yakınanlar, sekiz yıl önce Anayasa’yı değiştirirken ve malzeme daha tazeyken Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini genişletmediklerine hayıflanacakları yerde, o sistemi istemeyen halkı suçluyorlar. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış, kazanana kadar tekrar tekrar seçim istiyorlar.

Müstafi hükümetin Sağlık Bakanından sonra, öteki Bakanların da kendi alanlardaki kaosu aynı gerekçeye bağladıklarını duyarsanız şaşmayın. Tekrar seçime gitmek istiyorlar, anlaşılan her yerde “gördünüz işte, parlamenter sistemle olmuyor, verin bize başkanlığı, kaos da, terör bitsin” kampanyası yürütecekler. Tabii, seçmen yerse !

Önceki ve Sonraki Yazılar