Kanlı Sivas kıyamı!

23 yıldan beri hala sönmedi yanıyor Madımak! Yobaz ne bilir, çünkü insana özgüdür acımak.  Sivas katliamının üzerinden 23 yıl geçti. 23 yıldan beri, ''Sivas Olaylarını Araştırma Komisyonu Başkanı'' sıfatımla panellerde, toplantılarda ve televizyon programlarında bildiklerimi anlatmış olmama rağmen ''söz uçar, yazı kalır'' gerçeğinden hareketle bugün bir kez daha o gün yaşadıklarımı ve ulaştığım bilgileri bu sütuna sığabilecek kadarıyla paylaşmak istiyorum.         O gün ben Erzincan'da idim. Olayla ilgili ilk bilgiyi saat 13.20 gibi Arif Sağ bana iletti. Madımak Oteli’nde olduklarını, saat 14.00’te düzenlenen etkinliğe katılmak için Kültür Merkezine geçmeleri gerektiğini söyledi. Ancak otel önünde bir grubun slogan atarak taşkınlık yaptığını, bu nedenle otelden çıkamadıklarını ifade ederek benim de yakınken tanıdığım Vali Ahmet Karabilgin’i aramamı  ve kendilerinin Kültür Merkezine geçmeleri konusunda gerekli önlemlerin alınması konusunda yardımcı olmamı talep etti. Yani o anda oteldeki arkadaşların dahi aklına kötü bir şey gelmemekte! Tek düşünceleri, Kültür Merkezine geçmek ve daha önce planlanmış olan etkinliklerin devam etmesini sağlamaktı.           Vali ile görüştüğümde ''Merak edilecek bir durum olmadığını, birkaç çapulcunun böyle bir gösteri yaptığını, çok kısa zamanda bunların dağıtılacağını, oteldeki konukların Kültür Merkezine geçişlerinin sağlanacağını ve etkinliklerin kaldığı yerden devam edeceğini'' bildirdi.           Bu görüşmemizden sonra defalarca Arif Sağ, Aziz Nesin ve Muhlis Akarsu ile telefonla görüştüğüm gibi otelden aldığım bilgileri de Vali Ahmet Karabilgin, Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner, Asayişten Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı Veli Karadayı, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar ve İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ile defalarca konuştum. Her konuştuğumda, konuştuğum hemen  herkes ''Merak edilecek bir durum olmadığını, topladık, topluyoruz, aldık götürüyoruz'' gibi söylemlerle bizleri ve oteldekileri rahatlatmaya çalıştılar.         Sonradan öğrendiğim kadarıyla; benim aradığım gibi, o dönem SHP Genel Başkanı ve aynı zamanda Başbakan Yardımcısı olan Sayın Erdal İnönü, SHP Genel Sekreteri Cevdet Selvi ve Sivas Milletvekilleri Ziya Halis ile Azimet Köylüoğluda defalarca aramışlar onlara da aynı bilgiler verilmiş.          Saat 19'da otelin yakıldığını haber alınca Erzincan'dan Sivas'a hareket ettim. Saat 21.00 gibi Sivas'a ulaştığımda ''sokağa çıkma yasağı” konulmuştu. Makamına çıktığımda Vali tek başına ağlamaklı bir durumda idi. Göstericilerin ''Dinsiz Vali, İmansız Vali'' sloganları atarak Valiliğinönüne kadar geldiğini ve son anda bir ''manga'' askerin Valilik önünde havaya ateş açtığını ve kalabalığın dağıldığını ifade etti.       Bu havaya ateş açma işini daha önce neden yaptırmadığını sorduğumda, defalarca talimat verdiğini, defalarca ''zor kullanın'' dediğini ama buna rağmen polisin zor kullanmadığını, saat 13.30 gibi askerden yardım istediğini ancak askerin ancak saat 19.00’da gelebildiğini söyledi.  O akşam hastaneleri birlikte dolaştık, hayatını kaybedenleri birlikte teşhis ettik. Ertesi sabah Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş gelerek hastanelerde yaralıları ziyaret ettiler. Cenazeler Ankara ve İstanbul'a gönderildi. Ankara'da cenazelerin kaldırıldığı gün, İBDA-C örgütünün yayın organı olan ''TARAF'' dergisi kapağında ''Şanlı Sivas kıyamımız'' şeklinde ki haberiyle İBDA-C örgütü olayı üstlenmiş oldu.         Benim verdiğim ''Meclis Araştırma'' önergesi Mecliste kabul edildi, komisyon kuruldu ve Komisyon Başkanlığı’na ben seçildim.         Asıl sorun ise bundan sonra başladı. Komisyonun 11 üyesinin 2'si SHP'li, 9'u ise, DYP, ANAP, REFAH ve MHP'li üyelerden oluştu. Çalışmalara öncelikle Sivas'tan başladık. Olayların bir hafta öncesinden başlayarak planlı bir şekilde yürütüldüğünü, Sivas'ta ki 4 yerel gazetenin dördünün birden ''Ey Müslümanlar, Sivas'ta dinsiz Aziz'i konuşturacakmısınız? Müslüman mahallesinde salyangoz sattıracakmısınız? Gün cihat günüdür'' şeklinde manşetler attığını, olaydan bir gün önce ise ''Müslümanlar'' ve''Türkiyeli Müslümanlar'' imzalı 2 adet aynı mahiyetteki bildirilerin tüm evlere ve iş yerlerine dağıtılmış olduğunu tespit ettik.       Günler öncesinden ''sarıklı, cübbeli'' birilerinin Sivas'a geldiğini, bunların bir kısmının 'Kale Camisi’nin imamının evinde kaldığını, diğerlerinin ise şehir merkezine 20 kilometre mesafedeki ''Çermik'' tesislerinde kaldığını belirledik. Olay günü Cuma namazı sonrasında bu kişilerin ''Buriciye Medresesi'' önünde PKK ve ABD Bayraklarını yakıp slogan atarak yürümeye başladıklarını ve başlarında Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak’ın olduğunu ve Refah Partili bazı kişilerinde kortej içerisinde olduğu bilgisine ulaştık.         Vali'yi, Emniyet Müdürünü, MİT Bölge Başkanını, Jandarma Alay Komutanını ve Tugay Komutanını ifade vermek üzere komisyona davet etmiş olmamıza rağmen, Tugay Komutanı; Meclis Başkanlığı’nın da davetine rağmen komisyona bilgi vermeye gelmedi.         Bilgi veren yetkililer ise olayın ''spontane'' geliştiğini, daha öncesinden kendilerine herhangi bir ''istihbari'' bilginin ulaşmadığını iddia etmiş olmalarına rağmen, ismini vermekten çekinen bir MİT görevlisi bana; ''Efendim, önceki hazırlıkların hepsinden bilgimiz var idi. Biz bile bile bu olaya göz yumduk. Çünkü Sivas bu gerici gurupların odak noktası haline gelmişti. Biz prova yapmak istedik! Bunların gücü ne kadardır? Militanı kaç kişidir? Sempatizanı ne kadardır? Bunlar neyi, ne kadar yapabilir? Bunların bir kalkışması olur ise kaç kişilik bir güvenlik gücü ile bunları bastırabiliriz?” diye test etmeye çalıştık. Bunlara göz yumduk ama öyle büyük bir topluluk oluştu ki, daha sonra önünü almamız mümkün olamadı'' diyerek olayların arkasındaki gerçeği açık bir şekilde ifade etmiş olmasına rağmen, komisyona bilgi vermeyi ne yazık ki kabul etmedi.         Sonuç olarak benim hazırladığım 'Komisyon raporu;  ANAP, DYP, REFAH ve MHP milletvekillerinin oylarıyla ''red'' edildi. Kendi hazırladıkları raporda ise suçlu olarak Aziz Nesin gösterilerek, ''Dini hassasiyeti olan Sivas halkını Aziz Nesin tahrik etmiştir'' şeklindeki bir ifade ile eli kanlı katilleri aklama ve suçsuz olarak gösterme gayretine girdiler.          O gün toprağa ekilen tohumlar bugün meyvesini vermeye başladı. AKP döneminde defalarca Sivas katliamının sanıkları hakkında ''AF'' çıkarılması girişimlerinde bulunuldu ama o dönemlerde azda olsa bir ''Yargı Bağımsızlığı'' vardı. Bu sayede bu aftan yararlanma olanağını bulamamışlardı. Şimdi son olarak Adalet Bakanlığı’nın yaz kararnamesine ilave olarak çıkarılan yeni bir kararname, Meclisten geçen yeni ''Yargı Paketi'' ile hepten bağımlı hale gelen ve tamamen ''Yürütmenin'' emrine giren yeni yargı sisteminde neler olabiliri hep birlikte bekleyip göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar