Kapitalizmin gerçek İslam dramı

Emperyalizmin ve kapitalizmin yeminli kolluk kuvveti olan NATO ve genel müdürü olan ABD tarafından Soğuk Savaş yıllarında “Yeşil Kuşak” adı verilen bir proje 1970’li yıllarda uygulamaya konuldu.

Buna göre İslam coğrafyasına “aman ha komünizm, sosyalizm hatta sosyal demokrasi bile gelmesin” diyerek ne kadar köktendinci, cihatçı kafa kesen İslamcılar varsa bizzat yukarıda adı geçen haydut örgütler ve devletler tarafından desteklendiler.

Yeşil Kuşak projesi en büyük etkisini SSCB’nin 1979’da Afganistan işgali sonrasında gösterdi.

Sovyet bloğu çöktükten sonra 21. yüzyılda ABD ve Batı dünyasının güya ‘terörist’ ilan edeceği ne kadar cihatçı İslamcı varsa o yıllarda mücahit ilan edildiler.

Yeşil kuşak projesi Türkiye’de biraz farklı gelişti.

Türkiye’nin kapitalizme entegrasyonu kararları olan ve Demirel ile Özal’ın memur ilan edildiği 24 Ocak 1980 kararları alınmadan çok önce Türkiye’de radikal İslamcı denilen haydutlar yerine ılımlı İslamcı denilen haydutlar devşirilmeye başlandı.

Bunun nedeni Türkiye’nin sosyo-kültürel yapısı ve laik tarihinden kaynaklandı.

Türkiye pilot ülke olarak ‘Ilımlı İslam Projesi’ denilen başka bir proje ile tanıştı. 1980 öncesinde sola, sosyalizme karşı paramiliter bir saldırı öğesi olarak kullanılan ve İslam dozu hikayeden olan zamanın MHP’si yedek kulübesine oturtuldu.

İşte böylece 12 Eylül 1980 darbesi Türkiye’de acımasızca ve alçakça uygulandı.

Kapitalizm, ilk önce Yeşil Kuşak Projesi’nde çuvalladı.

Gerçi aptal değillerdi. Bu proje ile yarattıkları radikal İslamcıları “her türlü kullanırız” diyorlardı.

Nitekim 21. yüzyıl başında 11 Eylül saldırıları ile başlattıkları uyduruk savaş ile bunu kanıtladılar.

Radikal İslamcı örgütler her ne kadar ABD-Batı spermleriyle Ortadoğu’dan doğmuş olsalar bile zaman içerisinde yer yer kontrolden çıktılar.

Bu örgütler kim daha fazla para ve silah verirse onların geçici taşeronu oldular.

Radikal İslamcıların bu kaypak ve tehlikeli tutumlarından illallah diyen ABD-Batı dünyası zaten Sovyet bloğu da çöktüğü için ‘Yeşil Kuşak’ projesini rafa kaldırıp ilk olarak Türkiye’de 1980 öncesinde Fethullah Gülen cemaati ve şimdilerde başta AKP’nin gerçek altyapısını oluşturan diğer cemaatlar ile başladığı ‘Ilımlı İslam’ projesine sarıldı.

Bu proje uzun soluklu bir projeydi. Amaç, sadece “aman Türkiye, Mısır, Tunus gibi ülkeler solcu olmasın” değildi.

Zaten 12 Eylül darbesi ile Türkiye soluna yarım yüzyıllık bir darbe yapılmıştı. Asıl amaç, radikal İslamcılar kadar kaypak ve haydut olmayan, daha kolay idare edilebilecek, enselerine vurulduğunda halktan topladıkları lokmalar alınacak en saf ve en salak sağcı iktidarlar yaratmaktı.

Uzun bir süre için bu proje başarılı gibi oldu.

Ne zaman ki sözde ılımlı İslamcılar İslam coğrafyasında iktidarları ele geçirip bir süre sonra tıpkı radikal İslamcılar gibi kaypaklaşıp kendi akıllarınca haydutça işler yapmaya kalkıştılar. Artık bu projenin de sonu görünmeye başladı.

Arap baharları denilen olaylar zinciri ılımlı İslam projesinin sonunu işaret etti. Halklar da zaten bu geri zekalı projeye haklı olarak isyan ettiler.

Kuran’da bir ayet vardır. Ali İmran süresi 28. ayettir bu. “Mü’minler, mü’minleri bırakıp kâfirleri dost edinmesinler; kim böyle yaparsa Allah katında bir değeri yoktur, ancak onlardan sakınmanız müstesnadır”.

Bu ayet, “takiyye” adı verilen İslamcı sanatının doğduğu ayettir.

Laikler çoğu zaman AKP iktidarını takiyye yapmakla suçlamışlardır.

Ancak kendini Müslüman zanneden, ılımlı İslamcı rolü oynayanlara göre takiyye zaten İslam’ın gereğidir.

Ancak işi hep abartmışlar ve yalancılık, sahtekarlık, hatta hırsızlık gibi işleri de takiyye sanmaya başlamışlardır.

İster radikal olsun, ister sözde ılımlı İslamcı rolü oynasın kendini Müslüman zanneden bütün İslamcılar kafalarına göre bir İslam devleti yaratana kadar günde 55 vakit takiyye yaparlar.

Onlar kendileri gibi olmayan herkesi ‘kafir’ sayarlar ve en ufak tehlike gördüklerinde hemen ‘kafirlerle’ dost olurlar.

Batı dünyası, İslamcıların bu takiyyecilik sanatını nihayet 40 yıl sonra öğrenmiştir ve bu kez “Allah belanızı versin” demiştir.

İslamcıların takiyye saplantıları nedeniyle her iki İslam projesi de artık çökmüştür.

Bu iki büyük felaket projeden sonra kapitalizmin uygulamaya koyduğu “mezhepçi İslam projesi” ise bir diğer büyük hüsran olacaktır.

İslam’ı ve İslam coğrafyasını tanımadan masa başında abuk sabuk projeler yapılırsa olacağı budur.

Ben kapitalizmin yerinde olsam takiyye meselesini zerre anlamayan kafir ve münafık İslamcılara karşı laik gerçek Müslümanlara uygun projeler üretirdim.

Ama nerde bunlarda o mercimek kadar akıl!

NATO kafa NATO mermer bunlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar