Karadeniz'in sesini duyun!..

AKP iktidarı altında çok acı günler yaşadık. Gençlerimiz dövülerek öldürüldü. Gaz fişekleriyle saldırdılar, Ankara’nın göbeğinde halkın üzerine kurşun sıktılar...

Sistematik yalanlar uydurdular... Bir sürü şey daha...

Haziran ayaklanması bir öfke patlaması olduğu kadar bir haysiyet savunusuydu da. İktidardaki üsluba, küstahlığa karşı insan haysiyetinin isyanıydı.

Ama daha fazlası da var...

***

Eğer Haziran Ayaklanması’na katılmak bir çeşit ‘solculuk’ olarak tarif edilebilirse, ki bence öyledir, bu memlekette tek bir ağacı savunmak için bile solcu olmak gerekiyor.

Bu iktidar bu memleketi öyle lanet bir yer haline getirdi işte...

Akıllara sığmayacak bir barbarlık ve yamyamlıkla doğa talan ediliyor. Daha fazla rant alanı yaratmaktan başka bir şey görmüyor gözleri.

Evet...

AKP iktidarı altında kamuya ait tüm değerler satıldı, talan edildi ve bitirildi. Artık satacak bir şeyleri yok. Satılan satıldı, avantalar alındı...

Şimdi yepyeni talan alanları var etmek istiyorlar. Mesela İstanbul’da Harem’den başlayan ve Haydarpaşa Garı’nın da içinde olduğu kocaman demiryolu bölgesini kapsayan alanı uluslararası sermaye ile birlikte iç etmek niyetindeler.

Galataport projesi, bu talan planının yanında bir hiç kalır...

Ama konumuz sadece kentler değil. Ülkenin ormanlarını ve su kaynaklarını, yani halka ait varlıkların tümünü şirketlerin malı yapmak istiyorlar. Yeni parayı ancak böyle yaratabilirler.

İcat ettikleri ‘Yeşil Yol’ projesi millete yol götürme projesi değildir. Bu talan planının giriş faslıdır.

***

Doğu Karadeniz’in bütün yaylaları arasında zikzak çize çize gidecek 2 bin 600 kilometrelik bir yoldan söz ediyoruz.

Nasıl ‘Üçüncü Köprü’ yolu milyonlarca ağacın katledilmesi anlamına geldiyse, bu yol da bir katliamı ifade etmektedir.

Oraya gidecek ‘medeniyet’ ise ayrı bir konudur.

Zengin Arap’ların sayfiye yeri haline gelen Uzungöl’ün zaman içinde yaşadığı değişimi fotoğraflarla takip ettiğiniz takdirde ne dediğimi daha iyi anlayabilirsiniz.

Güzelim Uzungöl tam bir pespayeleşme süreci sonunda tam da bu iktidarın zevkine uygun bir ucubeye dönüştü.

Şimdi Karadeniz’in tüm yaylaları aynı pespayeleşmenin tehdidi altındadır. Elbette doğal yaşam da bu pespayeleşmeden nasibini alacaktır...

Bu sadece Karadeniz’in değil, ülkenin yıkımı demektir.

***

İktidar Havva Anne’yi yerlerde sürüklerken bir kararlılık beyanında bulundu. Karşısında daha büyük bir kararlılık görmelidir.

Doğayı savunmanın bile ‘solculuk’ gerektirdiği şu lanet yerde, şuur sahibi herkes harekete geçmeli ve çocuklarımızın geleceğini savunmalıdır.

Karadeniz’in kaderi bu iktidarın keyfine bırakılamayacak kadar önemlidir...

Önceki ve Sonraki Yazılar