Çatı adayını desteklemek....

Yalnızca hayatta değil, siyasette de insanların arada bir durup, zaman içinde kendilerini yakalamalarında ve şu soruyu sormalarında yarar vardır: (Özellikle, partinin "çatı adayı"nı öğrenince şok geçirenlerin!)

"Neredeyim ve ne yapmaya çalışıyorum!"
Şu günlerde bir CHP'linin bu soruya vereceği gerçekçi cevap şöyle olacaktır:

"Türkiye'nin 21. Yüzyıl'daki yörüngesi açısından büyük önem taşıyan bir Cumhurbaşkanlığı seçiminin arifesindeyiz. Birkaç ay önce çok başarılı olmayan bir yerel seçim yaşadık. Hedeflerimizin hemen hiçbirini gerçekleştiremedik. Oyumuz yine yüzde 30'un altında kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendi içimizden tek başına kazanacak bir aday bulabilmiş değiliz. Tek gerçekçi hedef, ülkeyi karanlığa ve kaosa sürüklediğine inandığımız Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasını engellemek olarak görünüyor. Bunun için başta MHP olmak üzere diğer partilerle dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Kendi adayımızı aramıyoruz, Erdoğan'ı engelleyecek ortak aday arıyoruz. Onun büyük oyununu bozmak birinci önceliğimiz! "

Olaya böyle bakınca, mantıken, iyi bir CHP'linin yapacağı şeyin "çatı aday" konusuna ideolojik değil, pragmatik olarak bakması gerektiği sonucuna varabiliriz.

Koşulların gerektirdiği yapılmıştır.
İnsanın aklına İbrahim Tatlıses'in "Sanki Urfa'da Oxford vardı da gitmedik!" serzenişi geliyor.

Koşullar politikanın arazisidir. Yokmuş gibi davranırsanız ayağınıza diken batar, hedefinize ulaşamazsınız.



***

Öte yandan, keşke "kazanacak" kendi adayım olsaydı diye hayıflanan ama kendini "çatı adayı" desteklemek durumunda hisseden CHP'linin, partiyi yönetenlere şu soruyu sormaya elbette hakkı olacaktır:

"Cumhurbaşkanlığı seçiminin ne zaman yapılacağı belli olduğu halde niçin kendi içimizden birilerini aday olarak seçip geliştirmediniz? Benzer bir hatayı belediye başkanlarını belirleme sürecinde de yapmıştınız. Niye her şey son ana kalıyor? Demokratik ülkelerde bazen yıllar alan bir süreçtir bu. Siz ne yaptınız?"

Alacağı cevaptan hoşnut kalacağını sanmıyorum.

Yani sorun, çatı adayının kimliğinden çok, ona muhtaç duruma düşülmesinde. Partinin gündemin peşinden koşmaya çalışmasında. Onun tartışması ayrıca yapılmalı.

Kimlik ve ideoloji konusuna gelince... Kendi adayınız olmadığı sürece, çatı daima akacaktır!



***


Şunu unutmamak gerekiyor: Cumhurbaşkanlığı seçimi, CHP'nin ideal cumhurbaşkanı adayı ile Ekmeleddin İhsanoğlu arasında geçmeyecek.

Büyük bir olasılıkla, Erdoğan ile İhsanoğlu arasında geçecek.

Karşılaştırılması gereken onlar. Hukuk, demokrasi, değerler, sanat konularında... Özellikle şimdi, Türkiye'nin Ortadoğu'da bataklığa saplandığı, mezhep savaşını yüzünde hissettiği bir dönemde...

.

Bunları anlatıp kafaları açıklığa kavuşturmak Genel Başkan Kılıçdaroğlu'na düşüyor. Bakalım başarabilecek mi?

Evet, başa dönelim ve o soruyu soralım: Neredeyiz biz ve ne yapmaya çalışıyoruz?

Önceki ve Sonraki Yazılar