Kars'ta güzel şeyler oluyor

Kars’ta Boğatepe ve çevresi köylerde güzel şeyler oluyor. 1800 metrede domates yetiştirmek, kaybolan buğday çeşitlerini canlandırmak gibi. Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği Başkanı İlhan Koçulu ve eş başkanı Zümran Ömür ve daha birçok kadın çevrelerindeki hayatı olumlu yönde değiştiriyorlar. Kadınlar çok güçlü bir önderlik sergiliyor. Derneğin başarılarını anlatmak sayfalar sürer. Bugün sadece ikisinden söz edeceğim. Bu yaz gidip yerinde gördük.


Bu köyler 1800-2200 metre yükseklikteler. Kars’ın ne kadar soğuk olduğunu biliyorsunuz. Sebze yetiştirmek zor. Çok yüksek köylerde nerede ise sadece hayvancılık yapılıyor. Biraz daha alçaktaki köylerde hayvancılık yanında başta buğday olmak üzere bazı ürünler de yetişebiliyor. Dernek çalışmalarına başlamadan önce çoğu köyde yazın dahi sebze yetişmiyordu. Daha çok tek yanlı beslenme nedeniyle başta kanser birçok hastalık kol gezmekte idi. Köylüler başta “buralarda sebze olmaz” demişler. Daha sonra her evin yakınında küçük bahçeler kurulmuş. Maydanoz, roka, tere, soğan vb. birçok yeşillik, ayrıca bazı sebzeler yetiştiriyorlar. Bazıları naylondan küçücük seralar yapmışlar. İlkbaharda evlerinin pencereleri içinde domates fidesi yetiştirip yazın bu seralara dikiyorlar. Biraz geç te olsa domates, biber vb. yetiştiriliyor. Bunlar sayesinde beslenme sistemi iyileşmiş. Yemek yediğimiz yerlerde hep bu bahçelerden yeşillik, sebze koparılıp yenildi.

İlhan Bey “artık kanser olayları daha seyrek görülüyor” dedi. Her bölgenin üretebildiği kadar ürün çeşidi yetiştirmesinde büyük fayda var. Bunu “yerel üret, yerel tüket“  şeklinde formüle edebiliriz. Kars’ta domates üretilebiliyorsa, başka yerlerde neler yapılmaz.   Bu uygulamanın büyük yararları var. Gıdaların seyahati azalacak. Bu da küresel ısınmayı engelleyecek. Şüphesiz ticaret sıfırlanacak değil. Her yörede ürün sayısı çoğalınca nöbetleşe tarımın faydaları ortaya çıkacak. Tek ürün (monokültür) hastalık ve zararlıların artmasına neden oluyor.


İkinci konu da yerel buğdaylar. Bunlardan en önemlilerinden biri de kavılca denilen yerel buğday çeşidi. Bildiğimiz gibi Türkiye buğdayın ana vatanı. Kavılca antik bir buğday. Bu proje olmasaydı muhtemelen kaybolurdu. Köylerde bunu üretenlerle konuştuk. Beş-altı sene evvel buğdayı kimyasal gübre ile üretiyorlardı. Bazıları tohuma da para veriyordu. Şimdi sadece hayvan gübresi kullanıyorlar. Tohum da artık kendilerinden. Verim kavılcada ve kırmızı buğdayda önceye göre kısmen artmış. Masraflar azalınca gelirleri de önceye göre artmış bulunuyor. Kavılca buğdayı daha pahalı satılıyor. Köylüler bize kırmızı buğday çeşidi  60 kuruşa satılırken kavılcanın 3-4 TL’ya bile satıldığını söylediler.

Yerel çeşitlerin besin maddeleri açısından zengin olduğunu araştırmalardan biliyoruz. Kavılcada olduğu gibi, çoğunda lezzet de çok iyi oluyor. Konuştuğumuz köylüler kavılcadan bulgur yapıldığını ve bununla pişirilen pilavın çok lezzetli olduğunu söylediler. Bir köylü “eskiden kimyasal gübre ile üretilmiş buğday çeşitlerinden pilav yaptığımızda hiç lezzet almazdık. İstemeyerek yerdik. Pilava burada kaz eti de katarız. Kavılca ile yapılan pilavın hazmı kolaydır. Şişkinlik yapmaz. Çok su içersin “dedi. Kars Boğatepe projesinden anlatacak çok daha güzel şeyler var. Onları başka yazılara saklayalım.


Kars projesinin başarılı olmasının bir önemli nedeni de kadınlara verilen önem. Kadınlar projede ve dernek yönetiminde çok önlerde ve aktifler. Zor koşullarda bile uğraşılırsa hayatı güzelleştirmek, refahı arttırmak mümkün. Yerel tohumlar ve agro ekolojik tarım başarıya giden yolda önemli araçlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar