Kaliforniya'yı yeniden keşfetmek


     İki haftadır kişisel nedenler ve bir kitap projesi dolayısıyla Amerika’dayım.  Daha doğrusu, Kaliforniya’dayım.  Böyle diyorum,  çünkü tıpkı New York kenti gibi Kaliforniya eyaleti de Amerika’ya dahildir ama daha fazlasıdır! Bunu bildiğim için, etrafıma bakıp “yeni Amerika”yı anlamaya çalışırken Kaliforniya’da olduğumu da unutmamaya çalışıyorum. Bir süredir tüm ülkede devreye girmiş olan olan bazı yönelimlerin erken sonuçlarını görmek için ideal yer Kaliforniya.

Bu yönelimlerin en başında ülkedeki etnik/demografik değişim geliyor. Kişisel deneyimime dayanarak bunu şöyle özetleyebilirim.  Amerika gittikçe esmerleşiyor!

Yarım asır kadar önce lise öğrencisi olarak bu ülkeye geldiğimde sınıfımda sarı saçlılar arasındaki ender siyah saçlılardan biriydim.  Şimdi Kaliforniya’nin çarşı pazarında dolaşırken  büyük çoğunluğun benim bir zamanlar olduğum kadar siyah saçlı olduğunu gözlemliyorum.

 Evet,  “Latino” göçünden nasibini başkalarından fazla alan Kaliforniya bir istisna.  Ama, Amerikalıların deyişişi ile “kuralı doğrulayan” bir istisna.  Çünkü Hispanikleşme ve esmerleşme süreci ülkenin tamamı için geçerli.  Kaliforniya ötekilerden belki 20-30 yıl ileride,  o kadar.

 

                                                             *   *   *

 

     Kaliforniya Valisi Jerry Brown’un geçenlerde verdiği bütçe rakamlarına göre, üç ay sonra çoğu Meksika kökenli olan Latino’lar eyaletin en büyük etnik topluluğu olacaklar.  Şöyle bir dağılım söz konusu: Latino: % 39, Beyaz % 38, Siyah  % 6,  Asya kökenli: 13.  (1970’te Beyaz % 75, Latino % 15.5, Siyah: % 7, Asya kökenli 0.1) 

 

    Bu rakamlara kaçak olarak Kaliforniya’da yaşayan milyonlarca Latino dahil değil. Başkan Obama’nın kayıt dışı göçmenlerin sınırdışı edilmesini zorlaştıran son kararı sonucu bunların da nüfüs istatistiklerine geçmesi kolaylaşacak. Kısacası,  başta Los Angeles olmak üzere pek çok Kaliforniya kentinde ana dili İspanyolca olanlar daha da baskın bir duruma gelecekler. 

 

      İlginç olan şu:  Bu radikal değişimin eyalette ırkçı bir gerilime yol açtığı söylenemez. Tam tersine, tek tük mızıklamalar dışında, “alan memnun satan memnun” bir ortamdan söz edebiliriz.  Herkes şunu biliyor ki,  kaçak Latino göçmenler yarın sınır dışı edilse Kaliforniya’da hayat durur, bahçeler tarumar olur, tarım sektörü çöker, turizm dibe vurur…

Belli ki,  en azından Kaliforniya,  Samuel Huntington gibi şom ağızlıların kıyamet tellalığını yaptığı etnik krizi sanıldığından daha yumuşak bir şekilde geçiriyor.  Latinoları “asimile” etmeden entegre etmeyi gittikçe daha iyi başarıyor.  Yani,  ana dili İspanyolca olan milyonlarca insan hem Latino kalıyor hem de Amerikalı oluyor. 

Bir zamanlar çok övünülen “erime potası”nın yerini etnik “işporta tablası” almakta.   

 

                                                          *   *   *

      Gene yarım yüzyıl kadar önceye ve sarışınların açık farkla önde oldukları okula döneyim:  Sırp kökenli bir sınıf arkadaşım, “Türk mübadele öğrencisi” olarak babasıyla tanışmamı istemiş, beni akşam yemeğine davet etmişti. İngilizceyi ağır bir aksanla konuşan baba bana şöyle demişti:

“Kızımla iftihar ediyorum.  Aksansız İngilizce konuşuyor ve tek kelime Sırpça bilmiyor.”

Bir an önce erime potasında eriyip kaybolma o dönemin başarı ölçütüydü. Amerika’da ve dünyanın bir çok yerinde…

1970’lerden sonra bu değişti.  Babalar artık “Kızım aksansız İngilizce konuşuyor ama ana dilimizi de iyi biliyor,” diye övünür oldular.

O arada ne oldu?  Eriyip bütünleşmenin yerini niçin özünü koruma kaygısı aldı?  Çok net bir yanıtım yok.  Kaliforniya’nın “esmerleşme” döneminin hızlanışı da 1970’lerde başlıyor.  Daha bir süre devam edeceğine kesin gözüyle bakılıyor.  38 milyon nüfuslu dev eyaletin İspanyolca konuşan nüfus açısından da dünyada ön sıralara çıkması söz konusu.

Erime potası devrinde kimin aklına gelirdi!

21. Yüzyıl zaten kimsenin aklının ucundan bile geçmeyen şeylerin fink attığı bir Yüzyıl olacağa benziyor. 

 

                                                     *     *     *

 

       Peki, bütün bunlardan bize ne?  Kaliforniya’nın yaşadıklarında Türkiye için ne gibi dersler söz konusu olabilir?

 Jön Türklerin torunu sıfatıyla dünyada gördüğü her şeyi “vatanı kurtarmak” refleksiyle irdeleyen bir aydın olarak elbette söyleyeceklerim var;  ama müsaade edin, bu kez Amerika’dan yazdığım yazılarda kendimi tutayım, olguları anlatmakla yetineyim!     

Önceki ve Sonraki Yazılar