Kediler

Bir arkadaşım geçenlerde bana, ''şu sıralar siyasi yazılar yazmaya kalkma. İnsanlar zaten memlekette olup bitenden bizar olmuşlar, bir de senden karanlık yazılar okumasınlar'' dedi.

Kendisine hak verdim. Onun için bu haftaki yazımı, hazır mevsimi de gelmişken, kedilere ayırayım dedim.

Gerçi benim astımım, çocuklarımın ve torunlarımın ciddi alerjik sorunları nedeni ile kedilerle bir temasımız olamıyor ama benim kedi milleti ile kadim bir ünsiyetim var.

Rivayete göre, Antakya'da doğduğum evde ''uğur'' isimli bir kedimiz varmış. Ben doğunca annem, ''çok sevimli'' ve ''uysal'' bulduğu bu kedimizin adını, ''İnşallah ona benzerim'' niyeti ile bana da koymuş. Ne sevimlilikte ne de uysallıkta ''kedi uğura'' hiç benzemediğimi gördüğünde, rahmetli annemin uğradığı hayal kırıklığını çok iyi hatırlıyorum.

Kediler çok ilginç hayvanlar. Bir kere kendilerinden çok daha büyük, çok daha güçlü hayvanlara, panterlere, kaplanlara, aslanlara ''kedigiller familyası'' adını vermeyi başarabilmişler. Öte yandan insanlara da çok yakın olabilmişler. Bu büyük bir adaptasyon yeteneği.

Kediler, benim adaşım kedi gibi pek sevimliler. İnternet siteleri kedilerin insanları güldüren, hayrete düşüren görüntüleri ile dolu. Çocuk-büyük herkes bu görüntüleri bayıla bayıla izliyor.
Şimdi oturduğumuz ev geniş bir cadde üzerinde. Etrafta hemen hiç kedi görünmüyor. Hâlbuki 6-7 yıl önceki evimiz bir ara sokaktaydı. Arka bahçesinin uzantısında da önce yüksek otlar, sonra da sık ağaçları olan küçük bir koruluk vardı. Etraf, komşuların özenle beslediği sokak kedileri ile doluydu.

Yaz günleri koruluğa bakan balkonda oturur, kedilerimizin otlar arasında sipere yatıp, güvercin, saksağan avlamalarını, TV'de belgesel seyreder gibi seyrederdim. Bir yandan kuşcağızlara acırdım ama sesimi de çıkarmazdım’ ‘Ne de olsa tabiat hükmünü icra ediyor'' diye düşünürdüm.

Ama bazen kargalar (o olağanüstü zeki kuşlar), bir ekip oluşturup, kendilerine musallat olan kedileri gagaları ile perişan ederlerdi. O zaman da ''mazlumun zalimden hak alışını'' izler gibi büyük bir zevkle seyrederdim.

Eski evimizin kedilerinden tek şikâyetim, Mart-Nisan aylarında olurdu. Yaz-bahar pencere açık uyumak gibi bir huyumuz olduğu için kedilerin çiftleşme çığlıkları (buna pek miyavlama denemez), uykularımızı perişan ederdi.

Bu evimizde Mart kedisi çığlıkları duymuyorum ama nedense uykularım gene benzer haykırışlarla bölünüyor. Nedenini buldum.

14 yıldır Mart kedisi gibi üstümüze çökmüş bir AKP iktidarı var. Kış-bahar demiyor bizi becerip duruyor. Bizim sesimiz çıkmıyor ama bu muktedirler bizi hem yapıyor hem de bağırıp duruyor.
Kulaklarımda çınlayan o ses olsa gerek.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar