Süleyman Karan

Süleyman Karan

Kendi hikâyemizi kendimiz yazacağız

Sıkışmış, tıkanmış, dağılmış ve çözümlenemeyen zamanlardan geçiyoruz. Yeni bir çağın doğum sancılarıyla geçmişin direnci arasındaki bu mücadele, daha uzun süre devam edecek ve tıpkı Rönesans öncesinde Avrupa’da yaşanan o karanlık çağ ve 100 Yıl Savaşları benzeri bir sürece benzer bir zaman diliminden geçecek dünya… Yeni fikirler çıkacak, yeni siyasetler doğacak, çok çatışma olacak, arayışlar sürüp gidecek. Finansal çöküntüler, bölgesel savaşlar, çok kutuplu dünyanın getirdiği bilek güreşleri, filler tepişirken çimenlerin ezildiği bir dönem… Bir yandan berbat diktatörlüklerin ortaya çıktığı öte yandan dipten gelen dalganın yeni bir dünyayı müjdelediği… Doğrusal bir çizgiden çok spiral, gidişli gelişli, inişli çıkışlı, dalgalı bir tarihsel seyir bizi bekleyen büyük olasılıkla... Böylesi bir sürece uygun; esnek, değişken, dağılan, yeniden birleşen, farklılaşan yapılarla geleceğe yön vermek en akılcısı gibi görünüyor Kaosu yönetebilmenin yolu herhalde kaosa dayanıklı yapılardan geçiyor olsa gerek...

Geleceği birlikte aramak için…

Gelecek, ipuçlarıyla geliyor. Geleceğin siyaset tarzları da... Söz gelimi Gezi, öyle bir ipucuydu, Gezi’nin devlet şiddetiyle bastırılmasının ardından ortaya çıkan forumlar da öyle… Sonrasında referandum sürecindeki Hayır Meclisleri bir diğer ipucu… Birey hukukuna dayalı taban inisiyitafleri tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de yeni bir tarz-ı siyasetin doğumunun işareti… Tabii ki henüz emekleme aşamasında, her deneyim bir öncekinden ders alarak şekilleniyor, dönüşüyor. Alışkanlıklardan, tabulardan bir anda kurtulmak mümkün değil... Hiyerarşik yapılardan alışılagelen davranış formlarından da... Ortak aklı inşa etme süreci de hiç kolay bir şey değil, birey hukukunu da… Hele hele belirli bir dünya görüşüne sahip bireylerin, çeşitlilik içinde birliği inşa etmesi iğneyle kuyu kazar gibi, zorlu bir süreç... Ama işte oluyor ve her seferinde bir basamak daha yukarıya çıkıyoruz.

Gönüllülerin taban inisiyatifi

Bu süreçlerden gelen, deneyim kazanmış, ipuçlarından geleceğin formlarını el yordamıyla bulmaya çalışan yeni nesil siyaset, tüm zorluklara rağmen umut veren tek eğilim. Farklı görüşlerden, farklı sosyokültürel ve sosyoekonomik gruplardan bireyler, şimdi yeni bir inisiyatifi, hep birlikte şekillendirmek için bir araya geliyor; Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde 20 Ocak Cumartesi günü, yeni bir sivil inisiyatifin temelini atmak, hep birlikte kendi hikâyelerini yazmak için… ‘İstanbul Seçim Sürecini Konuşuyor’ toplantısı, hiçbir siyasi partinin, hiçbir siyasi örgütün, hiçbir siyasi görüşün damgasını taşımayan, taban inisiyatifinden, gönüllülük esasına göre bir araya gelmiş İstanbullular’ın bir girişimi… Tabii ki buna inanmayacak olanlar çıkacaktır her cenahtan… Sanırım ki geçmişin alışkanlıklarıyla böylesi yaklaşımları olan ve bu ülkenin geleceği için herkesle birlikte elini taşın altına koymak isteyen hemen herkesi ikna edecektir bu toplantı… Bu toplantı ikna etmezse, sonrasında kurulacak yerel inisiyatiflerde özgür bir ortam bulacaklardır. Zira baştan sona sivil, baştan sona şeffaf, baştan sona eşitlikçi ve baştan sona gizli ajandası olmayan bir girişim bu.

Otoriteye hiç mi hiç ihtiyaç yok!

Hemen bir şeyi daha belirtmek gerekir ki, bu yeni çağa yönelik oluşumlar, ortak akılla hareket edecek. Söz gelimi bu toplantının çağrı metnini dağıtırken, karşılaştığımız bazı soruların yanıtlarını vermek hiç de zor değil. “Hangi partinin, kimin çağrısı bu?” sorusunun cevabı, “Senin, benim gibi Türkiyeliler’in… Bu yurdun geleceği için bir şey yapmak isteyenlerin… Senin, benim, hepimizin...” Siyasi partilerin, siyasi örgütlerin, demokratik kitle örgütlerinin dışında başka bir girişim, başka bir yapılanma gerek artık postmodern otoriter, totaliter, gerici rejimlere karşı… Diğerlerine rakip değil, hepsinden beslenen... Çeşitlilik içinde birlikle, sivil itaatsizlikle, ortak akıl ve ortak ahlakla şekillenecek bir sosyopolitik yapılanma… Değişken, dağılan, bir araya gelen, hedef odaklı, öğrenen bir organizma…

Yol gösteren lazım değil bizlere...

Bu yeni çağın organizasyon anlayışının ne liderlere ihtiyacı var ne de kanaat önderlerine… Ne kliklere, ne ajitasyona ne de ideolojiye… Herkesin kendi aklını ortak akla kattığı, herkesin eşit, herkesin birey, herkesin ortak ahlaka saygılı olduğu yeni bir örgütlenme… Kimseden rıza, akıl, yol haritası beklemeyen, kendi hikâyesini kendisin yazmak isteyenlerin bir aradalığı… İşte size liyakatsa liyakat, eşitlikse eşitlik, sorumluluk ise sorumluluk, ötekine saygıysa ötekine saygı, yurt sevgisiyse yurt sevgisi… Alın kaleminizi elinize, gelin o boş sayfayı hep beraber yazmaya başlayalım. “Yazamazsınız, bilemezsiniz, çözemezsiniz” diyenler var ya, o işte geçmişin cızırtılı taş plağı... Yeni şeyler söylemek yetmiyor artık, yeni bir ortak hayat kurma zamanı... Evrim yanımızda ne de olsa!

Önceki ve Sonraki Yazılar