Süleyman Karan

Süleyman Karan

Sirk afişleri

  1960-1980 arasında Bokassa’nın Orta Afrika Cumhuriyeti’nde, İdi Amin’in Ugandası’nda, Mobutu Sese Seko’nun Zairesi’nde, Kaddafi’nin Libyası’nda benzer örnekleri bolca bulunan paçavralar vardı. Bunlar bildiğiniz otoriter, sapkın, tanımsız üçüncü dünya ülkelerinin berbat diktatörlükleriydi. Faşist desen değil, despotik desen değil, abuk sabuk bir ‘Maymunlar Cehennemi’ydi hepsi... Yine aynı dönemde Çavuşevsku’nun Romanyası’nda, Enver Hoca’nın Arnavutluk’unda rezilane yağdanlık, parti bülteni gibi çıkan paçavralara bolca rastlanırdı. Bunların genel yayın yönetmeninden çaycısına hepsi üç kuruşluk çıkarları için ailelerini satacak tıynette, hatta uzak akrabalarını sistemin gizli polisine ihbar edecek kadar alçalmış insan müsveddeleriydi. Neyse ki hemen hepsi tarihin çöplüğüne gitti... Günümüzde bir Kim Jong-un denen ‘kendini komünist sanan deli’nin ülkesinde bu tür kağıt parçaları bulunuyor, bir Suudi Arabistan kabile bölgesinde, bir de meslek ahlakından aslında genel olarak insan ahlakından nasibini alamamış gazetecilerin sürüsüne bereket olduğu Türkiye’de!.. Düşüklükte çağ atlamak   Uzun bir giriş oldu ama herhangi bir biçimsizliği tarif etmek biraz güç oluyor. Bu da böyle bir biçimsizlik işte... Kaldı ki bu biçimsizlik içinde çeşit çeşit biçimsizlikler var. Mesela bu ‘Anadolu yiğitleri’nin yerli ve milli bir ruh hastalığı bulunuyor, özellikle seküler, yurtsever kadın yazarlara iğrenç hakaretler etmek, lakaplar takmak... Özellikle karşılarında mert birini gördüler mi (tabii bu sıfat onlar için şaşırtıcı zira genetik namertlik fıtratları) apışıp kalıyor, bütün nikelajları dökülüyor, içlerindeki hödük anında ortaya çıkıyor. Mesela bir Cumhiriyet yazarı kadının lakabı ‘Sarı Şeytan’ ile 'Nusayri gelini’ gibi hem salakça hem ipe sapa gelmez olabiliyor. Sallayan var mı yok, ama bunlar aralarında “Ne güzel hakaret ettik!” diye hırılıdıyorlar.    Bu gazetelerin ilginç bir özelliği daha var, mesela Akit’ten de düşük iki bulvar gazetesinin köşe yazarları, ortaokul terk ve IQ geriliğinde uzak ara önde, geçmişte magazin, sayfa doldur boşaltı  yapmış şeyler; Türkiye, dünya siyaseti üzerine yazılar yazıyorlar köşelerinde... Doğru yazabilirlerse İllüminati, Optor, Sykes-Picot gib lafları bozuk cümlelerle tekrarlayıp, bir ahmakça komplo teorisi yumurtluyorlar. Genelde bunu herhangi bir kitap okuyarak yapmıyor, Kurtlar Vadisi denen ‘embesil senaryo’dan alıntıyorlar. Şimdi bu dizinin benzeri bolca para dökülmüş bir rezil versiyon var ‘Sevda Kuşun Kanadında’, artık buradan yürürler.. Hem içinde kuş da geçiyor, kuş beyinli için biçilmiş kaftan! Paçavra çeşit çeşit   Bu kağıt parçaları kategorik olarak ayrılıyor birbirinden... Akit, bildiğiniz üzere sapık, ruh hastası, dolandırıcıların küfürlerinin yazıldığı bir rezillik vesikası... Onu geçelim... Diğer iki bulvar gazetesini özetledim zaten, goygoycu, yağcı, ayakçı, kıyakçı tayfası...    Yıllardır yayımlanan, bu sebeple görece görmüş geçirmiş Yeni Şafak biraz ayrılıyor diğerlerinden.. Net ideolojik, İhvan çizgisinde ve doğal olarak provokatif, yalan haber yüklü bir gazete... Ama en azından bir geçmişi var... Geçmişini özetledim bir satırda zaten!   Ve AKP’nin ‘Pravda’sı, geleneğine bağlı, Cem Uzan zamanında nasıl derin devletin piyonu, korkunç yalanların ve provokasyonların mecrasıysa, şimdi de öyle... Gerçi bu cenahın en kıdemli gazetecilerini şutladıktan sonra iyice seviyesizleşti, ama zaten Pravda için seviye gerekmiyor!  Kadın düşmanlarının kompleksi     İşte bu iktidar bülteninin birinci sayfası, bazı günler zehir kusan bir kağıt parçası, bazı günler ise bir sirk afişi gibi oluyor. Mesela dünkü nüshası... Bunlar gazeteci olamadıklarından, bir de kadın düşmanı oldukları için Christiane Amanpour’a takık. Kadının FETÖ’cülüğünden tutun da, İsrail ajanı olmasına kadar her türlü saçma sıfatı yapıştırdılar. Şimdi de sahiplerinin çok komik Fransa eleştirisinden yola çıkarak yine Amanpour’a çamur atmaya kalkmışlar. Küçücük çocuğu katilmiş gibi gösteren bu şeref yoksunu paçavra, Fransa’daki göstericilere destek veriyor, sonra değme paranoid şizofrenin beyninin yapamayacağı bağlantılar kuruyor. Manşet: Neredesin Amanpour? Spot: Gezi’de her türlü yalan ve kara propogandayı dünya gündemine taşıyan CNN ve BBC Fransa’ya sessiz. Gezi çarpıtmasında başrol oynayan Christiane Amanpour da ortada yok. Onura, insana, maymuna düşman!   Bir de üç maymun koymuşlar görsel niyetine.. Şahane yani... Utanmazlık, ahlaksızlık ve zeka geriliğinin müthiş sentezi bu manşet, özetle diyor ki; Fransa’daki göstericilere polis orantısız şiddet uyguluyor, neredesin Amanpour!!! Amanpour büyük olasılıkla bir yeriyle gülüyordur şu sıralar... İyi de bu manşeti yapanlar, meslektaşlarını teröristlere hedef göstermiş, Gezi’de ölen çocukları ajanlıkla suçlamış, ailelerinin neredeyse ev adreslerini vermeye kalkmış, polis tarafından gözü çıkarılan göstericilerin neredeyse kendi gözlerini kendilerinin çıkardığını iddia etmiş değil mi? Bunların sahibi, çocuk öldürenleri taltif edip, cenaze sahiplerini yuhalatmış değil mi?  Maymuna hakaretin böylesi   Zaten bunların ne denli tıynetsiz olduklarını biliyoruz.. Şaşırdık mı hayır, her zamanki gibi aynı tiksinti. Yerde balgam gördüğümüzde hissimiz neyse bunu görünce de o.. Ben manşete yine de bir nazire yapayım. Ey hayvan hakalrı savunucuları, bu zavallı üç maymun böyle bir pislikte izinsiz olarak kullanılmış. Hayvan hakları için bir dava açmanız gerekmez mi? Bakın birkaç gün ses çıkmazsa sizden, manşet hazır benden: Neredesin hayvansever?..

Önceki ve Sonraki Yazılar