
5O YILIN BİLANÇOSU BU YAZI
İnsanın aldığı darbeleri
inkar etmeden,
yeniden yola koyulması ne kadar zorsa,
korkularını belli etmeden,
yaralarını sarması o kadar zormuş.
Bunu anlamak için
hayli zaman gerekiyormuş.
Bunun adına ister "yaşlılık" deyin,
ister "tecrübe"
sonuç değişmiyor.
Başkalarının kendine biçtiği rolü oynadığı dönemin
sonuna geldiğini anladığında,
o “delikanlılık çağındaki cevherin” de
son kurşununu namluya sürdüğünü de
bilmelisin.
İşte o an “zincirlerini kırmak için” beklediğin yılların
başındasın demektir.
Küllerini savurmadıysan deryaya
ya da gökyüzüne
şu andan tezi yok
seni oyaladığına inandığın tüm davranış kalıplarını
gözden geçirmelisin.
Kısalan zamanını aynı kamburlarla yürüyerek
aşamıyor insan.
Düşlediğin serüvenlere atılmak
o kadar zor değil.
Bugüne kadar "engel" diye tanımladığın her şeyin
aslında “sen kaynaklı” olduğunu
fark etmenin adı "tecrübe."
Ondan öncesi sadece bir kovalamaca
bir boşluk doldurma oyunuymuş.
Bu tür çıkış yolu arayan yazılara başladığımda
hep japonbalıkları geliyor aklıma.
“Japon süs balıkları dev akvaryumlarda
gemilerle nakledilirken başka kıtalara,
çok fazla fire veriyorlarmış.
Çare bulamamış uzun süre üreticiler buna.
Sonra biri çıkıp nedenini araştırmış;
uzun süren yolculuklardaki tekdüzelik
ve umutsuzluğun
yaşamla bağlarını kopardığını
fark etmiş balıkların.
Ve her akvaryuma
japonbalıklarını yiyerek yaşayan
bir büyük balık atmış.
Yarı yarıya düşmüş fire.
Yaşam savaşı onları uyuşukluktan kurtarınca
bir savaşçı kadar diri varabilmişler
gidecekleri yere balıklar.”
Buradan bakarsanız kendi yaşamınızda
olumsuzluk gördüğünüz
ya da sizi yok etmeyi amaçlayan
düşmanlarınızın bile,
sizi nasıl hayata bağladığını göreceksiniz.
Üstelik başarısızlıklarımıza mazeret aramadan
ve bir japonbalığından daha diri tutarak
hafızamızı
ve kokmadan hesaplaşarak geçmişimizle,
yola koyulabiliriz.
Eskiden tattığımız kederlere takılmadan,
yeni keşfettiklerimizi severek...
Zor değil bence.