Kimden cesaret aldınız?

Adamlar, televizyon ekranlarından ve gazete sayfalarından “ilanen duyuru” ile hedef göstererek tehditler savuruyor… Kimi, “sinek gibi ezeriz” kimi, “Bunlar sopa yemedi” bir başkası ise, “dişlerini sökeriz” diye haykırıyor… Bu arada, bir grup “vandal”, gazete basıyor… Cam çerçeve aşağı indiriyor… Üstelik bunu fütursuzca iki kez üst üste yapıyor… Ve hihayet, Hürriyet Güzetesi Yazarı meslektaşımız, dostumuz Ahmet Hakan, “taamüden” (Daha önceden planlanarak) bir saldırıyla darp ediliyor! Burnu ve kaburgaları kırılıyor, kanlar içerisinde bırakılıyor…

Bu nasıl bir ülke Allah aşkına!
Tanığa gerek kalmaksızın, herkesin gözü önünde suç işleniyor ve kimsenin “gıkı” bile çıkmıyor? Bu sürece “dur” diyecek devlet nerede? Hukuk nerde? Bu ülkeyi yöneten ve yeri geldiğinde devlet adına “mangalda kül bırakmayan”lar nerde, ne yapıyorlar?

Sayın Başbakan, Hürriyet’e saldırıyı onaylamadığını söylerken, “gençlik ateşi işte” deyip, sığ bir bakış açısıyla işin içinden çıkmaya çalışıyor. Bir diğeri, “bunlar yanlış işler” demekle yetiniyor. Bu ülkenin savcıları ise “emir bekler” gibi davranıyor. İşin en dramatik yanı ise bütün dünya bize acıyor ve gülüyor.

Ne yaptı Ahmet Hakan? Yazılarında ya da televizyon programlarında, kime ne ile nasıl saldırdı? Kime, hangi hakarette bulundu? Kimi aşağıladı? Ya da amiyane tabiriyle “kimin tavuğuna kış” dedi? Ne yaptı Ahmet Hakan? O’na karşı beslenen bu öfkenin, altında ne var?
Ayıptır, günahtır, yazıktır!

***

Ahmet Hakan’ın darp edilmesi asla vaka-i adiye’den kabul edilemez. Bu saldırı aynı zamanda basın özgürlüğüne ve en önemlisi kişi hak ve özgürlüklerine yapılan bir saldırıdır. Ve bunun sadece adli yollarla hesabının sorularak geçiştirilmesi söz konusu olamaz. Ahmet Hakan’ı hastanelik eden “şehir magandaları” kimden cesaret aldılar? Acaba arkalarında onları azmettiren ya da yönlendiren birileri var mı? Varsa kimlerdir bunlar ve amaçları nedir?
Polisin ve yargının, yani devlet dediğimiz mekanizmanın en temel görevi bu soruların yanıtını bulmaktır şimdi. Ve devleti yöneten kadrolar, bütün bu yaşananlardan önce, “devletin vatandaşını koruma” görevini yerine getirecek kararlılığı göstermelidir.

***

Saldırıyı yapanlar yakalandı. Kimileri sabıkalı çıktı. Ancak bu cesareti nereden aldıklarını bilmiyoruz.
Ancak bilinmesi gereken çok önemli bir ayrıntı var, o da devlet otoritesinin, kişiselleşip, keyfileştiğidir. Ve bu gidişatın kamu düzenini önemli ölçüde zedelediğidir.
Düşünün ki bu ülkeyi en tepe noktasında yöneten bir şahsiyet ve bir kadro, yıllardan beri gün yok ki “hedef göstererek” gazeteleri, yazarları, gazete sahiplerini suçlamasın! Onlara demediğini bırakmasın! Kendisi gibi düşünmeyen medyayı suçlayarak günah keçisi ilan etmesin
Hukuka göre bu yapılan da bir çeşit darptır ve suçtur! Darp, illa da fiziki saldırı ile sınırlı değildir. Darp suçunun bir başka versiyonu da psikolojik darptır. Birini hedef göstererek, küçük düşürücü ve aşağılayıcı laf etmek bu tanıma girer. Hafifletici nedenleri olsa dahi bu suçun karşılığı hapis cezasıdır.
Ancak gel gör ki; kimi nasıl dava edeceksiniz? Hangi yargı mensubu, hangi savcı, hangi mahkeme böyle bir davayı açabilir, bu cesareti gösterebilir?

***

Bütün mesele de budur işte! En tepeden cesaret almak… Ya da gücün yarattığı kaostan yararlanarak, durumdan vazife çıkarmak.
Geçmiş olsun Ahmet Hakan! Bil ki yalnız değilsin. Bu mesleğe gerçek anlamda emek verenler topyekün yanındadır!
Korkmayacağız, yılmayacağız ve asla vaz geçmeyeceğiz!

Önceki ve Sonraki Yazılar