S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Kırk yılda petrol ve madenlerimiz

Türkiye'de 1973 seçimleri sonrası Bülent Ecevit'in Başbakan olduğu CHP-MSP koalisyon hükümeti döneminde ulusal çıkarlarımızı korumak amacıyla alınan iki önemli karara dikkat çekmek istiyorum.

İlki 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, ikincisi devletleştirilen petrol rafineleri ve yer altı madenlerimiz.
Kıbrıs'ta soydaşlarımıza yönelik EOKA'cı Rumların gerçekleştirdikleri şiddet ve katliamları durdurmak amacıyla başlatılan harekât kısa sürede hedefine ulaşmıştı. Harekât sonrası Türkiye'ye yönelik ABD Ve Avrupa ülkelerince başlatılan ambargoya, emperyalizmin yerli işbirlikçileri de destek vererek ülke içerisinde sünni sıkıntılar yaratmışlardı. Petrol rafinelerinin ve yer altı zenginliklerinin devletleştirildiği dönem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Deniz Baykal ülke yararına alınan bu kararların diyetini siyasi hayatı boyunca belli kesimlerce başlatılan saldırılara maruz kalarak ödemek zorunda bırakılmıştır.
Geçen kırk yılı aşkın süre içerisinde neler oldu…
Devletleştirilen rafineler bir bir özelleştirme adı altında kar ciroları yüksek olmasına karşın satıldı. Yeraltı madenlerimizi araştırıp tespit etmekle yükümlü Maden Tetkik Arama Enstitüsü küçültülerek, eski etkinliğinden uzaklaştırıldı. Yeraltı kaynaklarımızı işleyen fabrikalar- tesisler kuran ETİBANK'ın önce bankacılık bölümü özelleştirildi, Ferrokrom fabrikaları işlevsizleştirildi, geri kalan kısımları ETİ BOR, ETİ MADEN gibi şirket yapılarına dönüştürüldü. Ankara'da Sıhhiye semtinin simgesi binalardan ETİBANK Genel Müdürlük binası yıkıldı. Uzun bir süredir açık otopark olarak kullanılmakta.

Yeraltı zenginliklerimizi değerlendirdiğimizde ülkemizin ucuz enerji ile sanayide üreteceği katma değeri yüksek ürünlerin ülkemizi ekonomik refaha kavuşturacağı gerçeğini biliyoruz. Biliyoruz da neden yapamıyoruz? Kimler izin vermiyor? Yıllardır maden rezervlerinin ve değer tespit çalışmaları neden hızlandırılmıyor, niçin önemsenmiyor? Bor, Toryum, Krom, Altın, Gümüş Uranyum, gibi değerli ve geleceğimiz için önemli madenlerimizi neden devlet eliyle çıkarıp işlemiyoruz?

Bor madeni konusundaki gerçekleri sizlere önceki yazılarımda belirtmiştim. Toryum geleceğin nükleer yakıtı. ABD, Almanya, Norveç, İngiltere, Rusya, Çin özellikle Çernobil faciası sonrası radyoaktif yayılmaya karşı Toryum'la çalışan nükleer santraller konusunda yoğun çalışma içerisindeler. Bizde bu konuda değerli çalışmalar yapan önemli bilim adamlarımızı başta Prof. Dr. Engin Arık ve çalışma ekibini Isparta'daki elim bir uçak kazasında yitirdik. Yalnız Bor ve Toryum' u değerlendirdiğimizde ülkemiz insanının gelecek yüz yılını refah içerisinde yaşamasını temin etmiş olacağız.
Altın madenlerini biliyorsunuz. Bergama’da, FM Çukurunda, Eşme’de ilkel yöntemlerle çıkarma çalışmaları doğayı, toprağı, içme sularını zehirliyor. Çıkarılan altınlardan yöre halkına yarar sağlanmadığı gibi zehirli, toprak yığınları ile çocukları, torunları yaşamak zorunda bırakılıyor.
Şehirlerimizde rant odaklı özel imar uygulamaları ile kent siluetini bozan yüksek yapıların yapımına ya da kent merkezlerinde AVM'ler yapılmasına izin vererek; Çukurova'da, Ege'de, Antalya'da, verimli tarım alanlarını imara açarak,  fabrikaları kapanmak zorunda bırakıp yerlerine AVM ya da yüksek katlı binalar yaparak, ekonomik kalkınma sağlanamaz.
Bir ülkenin ekonomisi bozuldukça terör artar, özgürlükler kısıtlanır, düşünceler baskı altına alınır, demokrasi işlemez hale gelir. Ayağımızın dibinde, toprağın altında bulunan madenlerimizi neden çıkartmıyoruz.
Emperyalist güçler izin vermediği için mi? Bu tür yatırımlara kredi sağlamadıkları için mi? Yap İşlet Devret yöntemi ile Hazine Garantili dış borçlanma ile yapılan köprülerin üzerinden pahalı geçiş ücretleri ile dolar arttıkça fırlayan orta kesimin cebini yakan yüksek bedelli akaryakıt kullanan araçlarla geçmek mi, yoksa kişisel geliri 20.000$ olan bir ülke insanı olduktan sonra yapmak ve kullanmak mı daha iyi olur?
Hangi Türkiye'de olmak istersiniz?
Yer altı kaynaklarını değerlendiren, AR-GE çalışmalarını önemseyen, eğitimde bilim ve teknik çalışmalara yönelik programlar oluşturan, sanayileşmiş, kültüre sanata sanatçıya değer veren, özgür bireylerin yaşadığı ekonomik refah seviyesi yükselmiş bir Türkiye mi?
Arazi rantlarından zengin olan, o şehirde yaşayanların  yararlanamadığı, sanayisinin gelişmediği, sanayi hammaddesinde kullandığı enerjiye, tarımda tohumundan ilacına kadar dışa bağımlı olduğu, yer altı madenlerini çıkartamayan çıkardıklarını, işlemeden ham olarak satan, işlenmiş olarak yüz kat - bin kat pahalıya geri alan, suyunu- güneşini - rüzgârını verimli değerlendiremeyen, halkının büyük çoğunluğunun ekonomik durumunun iyi olmadığı, yardım ya da borçla yaşadığı, kültür sanat faaliyetlerinin önemsenmediği, bireysel özgürlüklerin daraltıldığı ir Türkiye mi?
Yeni bir yıla Anayasa tartışmaları ile giriyoruz. Yeni bir anayasa değil 1980 askeri darbe döneminde yapılan anayasanın bazı maddeleri değiştirilerek rejim değişikliği yapılmak isteniyor. MHP'nin tetiklediği ve AKP ile anlaşarak TBMM gündemine getirilen taslak metin üzerine mecliste görüşlerini açıklayan CHP Eskişehir milletvekili Cemal Okan Yüksel özetle; bu anayasa teklifinin "diktatör Esad' ın Suriye'de yürürlükteki anayasası ile birçok maddesinin benzerlik taşıdığını, eyalet sistemi içeren yerel yönetim modeli ile Türkiye' nin bölünmesinin önü açılıyor..."
İçerikli konuşması anayasanın komisyonda iyice tartışıldıktan, kamuoyunca anlaşıldıktan sonra TBMM Genel Kurul gündemine alınması gerektiğini ortaya koyuyor. Böyle maddeler içeren anayasa taslağını MHP nasıl kabul eder? Nasıl imzalar?
Milliyetçi, Demokratik - Laik - özgürlüklerden yana bir kimsenin kabul edemeyeceği bu maddeler gündeme düşünce komisyon tartışmalarını sonlandırmak isteyen, milletvekillerinin konuşmalarını engelleyen komisyon başkan vekilinin tavrı kaygılarımızı daha da artırmakta. Ve derinleştirmekte. Milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız bulunan böyle bir dönemde bizleri ayrıştıracak, saygı Ve güvenimizi zedeleyecek girişimlerden kaçınmalıyız.
Bu hafta sonu gireceğimiz yeni yıl 2017 ' nin ülkemize, dostlarımıza, ailemize, sevdiklerimize barış - huzur - özgürlük- sağlık - refah getirmesi dileğiyle; mutlu yıllar, esenlik dolu yarınlar sizinle olsun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar