S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

KİT’ler - Liyakat ve Davutoğlu

Önceki Başbakan Davutoğlu iki gün önce yaptığı bir konuşmasında iki önemli noktaya dikkat çekti.

‘Önce ve mutlaka devlette vicdanı, adaleti, merhameti inşa etmeliyiz...’ ‘Ehliyeti, liyakati, bürokrasiye hâkim kılacağız...’

Yıllarca milletvekilliği, dışişleri bakanlığı, başbakanlık yapmış bir siyasetçinin ülke yönetiminde gördüğü ve yapılması gerektiğini vurguladığı eksiklikler.

Bu tespitler çok önemli. Sanki Davutoğlu muhalefet partisi milletvekili iktidara gelince toplumun adalet duygusunun pekişebilmesi, devletin kalkınabilmesi için öncelikle yapılmasını gerekli ve zorunlu gördüğü eksiklikleri dile getiriyor.

Oysa 15 yıldır kesintisiz tek başına iktidarda olan ve sorumluluk almış bir siyasetçi olan Davutoğlu, bu konuşması ile birilerine göndermemi yapıyor?

Bakanlığı, başbakanlığı döneminde yapmak istedim, ama yaptırmadılar mı demek istiyor.

Ya da bugün dünden daha da eksiklikler içeriyor tespitinde mi bulunuyor, tam anlaşılır değil.

Gerçek olan bir durum var. Bugün gelinen durumda Laik, Demokratik Cumhuriyet’in ilkeleri esnetilmiş hatta geriletilmiş, Cumhuriyet’in simge binaları Etibank, İller Bankası vb. binalar korunması gerekirken yıkılmış ya da yıkılmakta. Ülke kalkınmasında önemli yeri olan KİT’ler yıllardır (bu iktidar öncesinde başladı) satılmakta, satılmaya devam edilmekte, devletin elinde kalanların içleri boşaltılarak işlevsizleştirilmekte.

Bugün TBMM’de Adalet Komisyonu’nda görüşülecek olan “ İş Mahkemeleri Kanun Tasarısı’na” kanunun bütünü ile hiç ilgisi olmayan bir madde eklenmiş.

Eklenen 37. madde ile TPAO, BOTAŞ, Kıyı Emniyeti vb. birçok kamu kurumunda çalışan personelin statüsü ve özlük hakları değiştiriliyor.

Çalışanlar bu değişiklik gerçekleşirse bir süre önce Varlık Fonu’na devredilen kurumlarından ayrılmak zorunda bırakılacakları endişesini taşıyorlar.

Bu kurumlarda çalışanların hukuki ve özlük durumları Anayasa’nın “ Kamu Hizmeti Görevlileriyle İlgili Hükümler” başlığı altında yer alan 128. maddesinde “ Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yü- kümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür”. Hükmü ile düzenlenmiştir. Bu madde ile kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) bünyesinde görev yapan personelin kamu görevlisi vasfına haiz olduğu anayasal güvence altına alınmıştır

KİT personeli ile idare arasında yaşanan ihtilafların çözümü ile ilgili yargı yerinin tespiti hususunda Uyuş- mazlık Mahkemesi 22.01.1996 tarih ve 1996/1 sayılı kararında, yasal düzenleme yapılmış olmasa dahi İdarelerin yönetmelik hükümleri ile personelinin özlük haklarının düzenlenmesinin idari bir işlem olduğu kabul edilmiş ve Özelleştirme kapsamında bulunmayan Kamu İktisadi Teşebbüslerinde, sözleşmeli statüde çalışan personelin kurumları ile olan ilişkilerinden doğan anlaşmazlıkların çözüm yerinin, idari yargı olduğuna ve konunun 2247 sayılı Yasa’nın 30. maddesi uyarınca bu doğrultuda ilke kararına bağlanmasına oy birliği ile karar verilmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesinin bu kararı ile kapsam dışı personelin özlük haklarına ilişkin ihtilafların çözüm yeri İdare Mahkemeleri ve Danıştay Dava Daireleri olmuş- tur. Uyuşmazlık Mahkemesi 03.02.2009 tarih ve 2009/39 sayılı kararında da benzer şekilde görüş belirtmiştir.

Bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin 22.12.1988 gün ve 5-55 sayılı ve 4.4.1991 gün ve E.90/12, K.91/7 sayılı kararlarında da KİT personeli ile idare arasındaki uyuşmazlıkların kamu hukukuna göre çözüm yerinin İdari Yargı olduğu görüşüne yer vermiştir. Anayasa’da yer almasına, Anayasa Mahkemesi kararlarına, Uyuşmazlık Mahkemelerinin görüşlerine rağ- men “İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı’na eklenen 37. madde ile KİT personelinin özlük hakları ile ilgili ihtilaflara ait davaların İş Mahkemelerince görülmesi hedeflenmiştir.

Bu kanun aynen yasalaşırsa “ İş Mahkemelerinin İş Kanununa göre karar vermesi ile KİT personeli özlük haklarının da otomatikman mevcut uygulamanın dışına çıkması” gerçekleşecektir. Bu da KİT personelinin müktesep haklarını yitirmesinin önünü açacaktır. Yasa tasarısında KİT personeline “kamu görevlisi” yerine “işçi” denilmesi amacın bu olduğunu göstermektedir

KİT’ler deki ehliyet ve liyakat sahibi personel müktesep ve Anayasal haklarını kaybedeceğinden ya kurumundan ayrılmak zorunda bırakılacak ya da idare tarafından işten çıkarılma durumu ile karşı karşıya kalacak, TPAO’da 1521, BOTAŞ’ta 1306, Kıyı Emniyeti’nde 537 ve diğer kurumlarda 223 olmak üzere toplamda 3587 personel bu durumdan etkilenecektir.

Yurt dışında benzer kurumlarda çalışacak personelde en az 10 -15 sene tecrübe aranırken, üretimde verimi arttırmak için teknolojik yatırımlara önem ve hız verirken, bizde neler yapıldığını da sorgulamak gerekir. Üretim ve verimlilik bütçede yatırım ödeneklerinin parasal şişkinliği ile değil, üst yönetimlerce seçilen teknolojinin ve yatırım sahalarının doğruluğu ile arttırılabilir

TPAO’nun hangi sahalarda açtığı kuyular, yaptığı sondajlar, sondaja kapalı tuttuğu alanları yeniden gözden geçirmesi, liyakat sahibi personellerini aktif görevlere getirmesi verimliliğini arttıracaktır. Yoksa Wikileaks belgelerine kadar yansıyan başta TPAO olmak üzere, diğer KİT’leri ele geçirmek isteyenlerin önünü açacak olan bu kanun tasarısının TBMM’den geçmesi Milli değerlerimizden bir kaçının daha yitirilmesi olacaktır.

Başbakan’ı, Enerji Bakanı’nı ve yazının girişinde sözlerine yer verdiğim Davutoğlu’nu, iktidar ve muhalefet milletvekillerini enerji gibi ülkelerin uğruna savaştığı bir alanda, ülkemizin enerji politikalarını yönlendiren KİT’lerimize ve burada çalışan ehliyet ve liyakat sahibi personellere sahip çıkmaları gerektiğini hatırlatıyor gereğini yapacaklarına inanmak istiyorum. Sahip çıkmazlarsa; yarın ehliyet ve liyakat hâkim kılınacak sözünü söyleme hakları olmayacaktır!

Önceki ve Sonraki Yazılar