Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Kıymayın ŞİRİNCE’ye

Şirince’de yıkım geliyor. 132 bina yıkılacakmış. Yaratıcı, doğacı, çevreci, imar anarşizminin başı ezilmeli diyor egemen  adalet anlayışımız.

Prof. Dr. Ali Nesin’in Dünyaca ünlü Matematik Köyü ve Tiyatro Medresesi de yıkılacaklar arasında.

Şirince’nin simgesi Sevan Nişanyan sivri, dik, kanun tanımaz, uçuk, garip, değişik, sıra dışı, anarşist ruhlu, alternatif, sonuçta imar yasalarına aykırılıktan defalarca yıllarca cezaya çarptırılmış biri. Kim için? Şirince için!

Ermeni asıllı bir vatandaş olarak bisikletle Azerilerin çoğunlukta olduğu İran topraklarında dolaşacak kadar hür kuş misali aykırı bir adam.

Şirince kayalıklarına kendisine oyma kaya mezarı yapıp ışıklandıracak kadar uçuk biri.

Ama Şirince’ye zenginlik de katan bir insan. Birçok fikrine ve yaptığına katılmasan bile hani insan der ya ‘ama yine de böyle insanlar gerek dünyaya’, işte öyle biri. Butik oteller rehberi ile Türkiye turizmine de oldukça büyük hizmetleri var.

Sevan Nişanyan’ın açık cezaevinden kaçması ve yurtdışına kaçması bu yıkım kararlarının uygulanmasını tekrar gündeme getirdi muhtemelen.

Hâlbuki yapılan güzelim eserlerin yıkılması yerine şu imar mevzuatımızı masaya yatırmamız gerekmez mi?

Yapılan bina ve eklentiler imar izni alınmadan yapılmış, ancak doğaya ve tarihsel yapılara bire bir uygun ve uyum içinde…

Kanun mu, hukuk mu? sorusunun tam yakıştığı bir olay. Kanunla hukuk arasında Şirince kadar güzel, büyük ve açık bir çelişki başka var mıdır,  bilmem?

Sevan Nişanyan ile hesaplaşmanın cezasını güzelim Şirince mi ödeyecek?

Tarihte bazı hükümdarlar bir ülkeyi fethettiklerinde kaybeden hükümdarın kökünü kazımak amacıyla o başkenti ve sarayını yerle bir ederlermiş.

Garip ve kesinlikle anlamsız bir yöntem! Büyük kentlerin çirkin gecekonduları veya kaçak konakları, şatoları sarayları var, dokunulmuyor; ama turistik cennet Şirince  neyin veya kimin faturasını ödüyor?

Bilimsel bir heyet Şirince’ye gidip durumu tüm yönleriyle incelesin ve Şirince için başka çözüm bulunsun.

Gerekirse ilgili yasalar bir gözden geçirilse iyi olur. Keşke bütün köylerimiz veya şehirlerimizdeki gecekondu mahalleleri bir Şirince  olabilseydi.

Yabancı Devlet Başkanları , siyasetçiler, diplomatlar, yüzbinlerce turist,  sanatçılar, dünyanın ünlüleri Meryem Ana Evi’ni ziyaretten sonra şarabını Şirince’de içer ve yer bulabilirse orada kalmaya can atarlar.…

Şirince’nin müdavimleri arasında kimler yok ki…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Şirince’de gün ve gece geçirenlerden.

O da, Avusturya Cumhurbaşkanı da Kuşadası’ndaki lüks oteller yerine Şirince’nin otantik binalarını tercih etmişlerdi konaklamak için.

Paradoks bir durum! Kanunsuzluk var mı? Var. Ortada çirkinlik ve doğayı katletmek var mı? Kesinlikle yok!

Tam tersi aslında! Keşke tüm köylerimiz Şirince’nin yüzde biri olabilse diyor insan!

Kanunun lafzı ile hukukun parmak ucu hassasiyeti çekişme içinde. Sadece onlar mı?

Vicdan, akıl, zekâ, yobazlık, bağnazlık, çirkinlik, vandallık, güzellik, hepsi çarpışıyor oralarda…

Gelin güzelliklerimize sahip çıkalım.

Tüm ön yargılardan uzak rasyonel düşünerek…

Biraz da duygularımız ve anılarımızın hürmetine…

Kıymayalım Şirince’mize!

Önceki ve Sonraki Yazılar