Çetin Osman Budak

Çetin Osman Budak

Kızaran domatesler kızarmayan suratlar

Soma faciasının üzerinden 3 yıl geçti ama ailelerin acıları azalmıyor.

Çünkü adalet işlemiyor. Madenlerde yaşamını yitiren emekçiler için “güzel öldüler” diyen, emekçileri tekmeleyenlere kol kanat geren anlayışın; domates üzerine kurduğu diplomasisi fiyaskoyla sonuçlansa da yüzünün kızarması beklenemez.

Çünkü fıtratlarında yok.

Kızaran domatesler kızarmayan suratlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; son dönemde Binali Yıldırım’dan bile çok görüştüğü kişi olan Putin ile son zirvesinin gündemi; 940 milyon dolardan 330 milyon dolar düzeyine kadar düşen yaş sebze ve meyve ihracatı, domates ambargosu ve Suriye’ydi.

Domates ambargosunda da YPG konusunda da sonuç sıfırdır.

Domates diplomasisi çökmesine rağmen Saray Sözcüsü ile Başbakan Yardımcısı “büyüksün domates!” tweetleri atabilmiştir.

Fıtrat meselesi…

Bugün yüzleri kızarıyor mu bilinmez ama kızaran domates, aynı dönemde Türkiye’nin de gündemine oturdu.

Çünkü Antalya halinde bile domates fiyatları 4.50- 6.80, domates (ceri) 7.50-10.00 TL düzeyini gördü.

Tarım Bakanlığı süreci seyretmeye devam ederken; çözüm bulmak üzere enflasyon komitesi toplantıya çağırıldı.

Sorun doğru okunamadığı için çare de yanlış yerde aranıyor.

Sorun; üretim planlamasında sınıfta kalınması ve üretimin kesintiye düşmesini önleyecek desteklerin üreticiye verilmemesidir.

İhracat kapıları açılmayacağı tahminiyle domates ekilmez, üretim kesintiye uğrarsa; geçiş döneminde uçuk fiyatların ortaya çıkacağı açıktır.

Maliyeti karşılamadığı için nohut, kuru fasulye, mercimek üretimi kesintiye uğradığında; milli çorbanın, milli yemeğin dolara endeksleneceği de açıktır.

***

Nasıl YSK, Seçim Kanunu hiçe sayarak, milletin iradesine gölge düşürmüşse, bir gün et, bir gün domates, bir gün biber fiyatından yakınan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı da Tarım Kanunu’nu hiçe sayarak, gıda güvenliğini tehlikeye sokuyor.

Kanun’da milli gelirin yüzde 1’inin tarıma destek olarak verileceği hüküm altına alınmışken, uygulama yarısı düzeyindedir.

Bakanlık bir raporunda 2003-2015 döneminde verilen desteği 70 Milyar TL olarak açıklarken, 2017 bütçe sunuşunda 2003-2016 dönemi desteği 90,2 Milyar TL olarak ilan ediliyor.

Yine bu sunuşa göre; 2016 yılında verilen destek 11,6 milyar TL’dir. Nasıl oluyorsa Bakanlık 70 milyara 11,6 milyar ekleyip sonucu 90,2 olarak bulabiliyor.

Yüzleri kızarıyor mu?

Hayır.

2003’ü bırakın, 2009 baz yılı dikkate alındığında üreticilere verilmesi gereken destek miktarı 138 milyar TL’dir.

Sadece 2009’dan sonrası için çiftçilerimiz AKP iktidarından 56,4 milyar TL alacaklıdır.

Aynı dönemde çiftçilerimizin kredi borçları 13,4 Milyar TL’den 77,1 Milyar TL’ye çıkmıştır.

Aradaki fark, neredeyse üreticinin kanunla hak ettiği tutar kadardır.

Kanuni desteğini alamadığı için mazot ve gübre gibi kalemlerdeki yüzde 300-400’lük maliyet artışlarını krediyle döndürmeye çalışan ve borcun altında ezilen çiftçi; tarlasını ekememekte, gıda güvenliği riske girmekte, gıda enflasyonu yükselmektedir.

Bu tablo karşısında domates diplomasisiyle sonuç almaya kalkanların da, “domatesli menemen yerine portakal yiyin” diyenlerin de suratları kızarmıyor.

***

Şimdi domatesli YPG diplomasisinin ikinci perdesi ABD ile oynanıyor.

ABD kendi senaryosunu geçen hafta göndermişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, senaryoyu iade etmek yerine, rol değişimi için Trump ile görüşmeyi tercih etti.

Zirvede müttefiki yerine terör örgütlerine kulaksilah veren Trump’ın yüzü kızaracak mı, bekleyip göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar