Koalisyon hesapları ve CHP

Son meclis başkanlığı seçimi önümüzdeki günlerde siyasi dengelerin nasıl şekilleneceği üzerine bazı ipuçları sunuyor olsa da durum öncekinden daha belirsiz hale geldi.

Meclis başkanlığı sürecinin AKP tarafından başarıyla yönetilmesi Saray’ı da pek memnun etmemiştir sanırım. Erdoğan’ın “Baykal” hamlesi boşa çıktı. Davutoğlu ve ekibinin Saray karşısında eli güçlendi. CHP, “Baykal”ın (kim bilir belki Erdoğan’ın) adaylık oldu bittisine teslim olmuş kendi adayını bile çıkaramamıştır. MHP’yi suçlamaları yersizdir ve dikkatleri başka yöne çevirme girişiminden başka bir şey değil.

***

Oluşan yeni dengelerde AKP-CHP koalisyonunun tümüyle seçenek dışı kaldığı söylenemez. Meclis başkanlığı seçimleri süresince hükümetin yükselttiği Kürt karşıtı söylem ile Suriye’ye müdahale etmeye dönük girişimleri MHP’yi hızla “fabrikaya ayarlarına” döndürdü. Bu durum yine de AKP-MHP koalisyonunun kurulmasının zorluklarını ortadan kaldırmıyor.
AKP ve MHP’nin birbirine çok yakın seçmen tabanına sahip olması ve birçok konuda benzer refleksler göstermesi bu iki partinin aynı zamanda rakip olduğu gerçeğini bazen gizleyebiliyor. 1970’lerde kurulan “Milliyetçi Cephe” hükümetleri, partiler arasındaki rekabet ve çekişme nedeniyle hep kısa süreli olmuştu. AKP ve MHP, karşı cephe olarak gördükleri CHP ve HDP’den oy alamayacaklarına göre birbirlerinin tabanlarına göz dikmek zorundalar. Küresel güçlerin ve sermayenin tam olarak izole edilememiş Erdoğan’ın yanında bir de MHP gibi reaksiyoner bir hareketin yer aldığı bir hükümete onay vermesi kriz ortamının içinden çıkılmazlığının tescili olacaktır.

***

AKP-MHP hükümetinin ülkedeki baskıyı daha da koyulaştıracağı, Kürt nefretini körükleyeceği, Suriye’ye doğrudan müdahale etmeye yeltenebileceği aşikar. Bu durum yine de AKP-CHP hükümetini toplumsal çıkarlar açısından en iyi seçenek haline getirmiyor. AKP-CHP koalisyonu, topluma ölümü gösterip onu sıtmaya razı etmek anlamına gelir.

CHP’nin koalisyonda olması karanlık bir rejime meşruiyet sağlamaktan, AKP iktidarına zaman kazandırmaktan başka ne işe yarayabilir. CHP, 1980 sonrasında her geçen gün daha çok güçlenen piyasalaşmayı ve dincileşmeyi durdurabilir mi?

Bir, CHP neo-liberal ekonomik ve politik programa sahip piyasacı bir partidir. İki, AKP gibi eklektik ve ikili bir ideolojisi vardır. Toptan piyasacı, (kısmi) seküler. Bundan dolayı, üç, AKP popülizmini, pragmatizmini hayranlıkla kopyalamaktan öte bir şey üretemiyor. Zaten böyle olduğu için büyüyemiyor.

CHP seçimdeki başarısızlığını, gerileyen AKP kadar tartışmadı. Hatta başarısız olduğunun farkında bile değil. AKP’nin gerilemesini başarı olarak sunmak, siyasetsizlikten başka bir şekilde açıklanamaz. Kaldı ki, AKP’yi gerileten siyasal partiler değil, toplumun kendisi idi. Bu gerçeği görmezden gelerek, kendini sorgulamadan yola bildiği gibi devam etmek CHP’ye yarar sağlamaz.

Seçimlerdeki başarısızlığı tartışmadan, neo-liberal programı çöpe atmadan, toplumsal talepleri esas alan bir ideolojik doğrultu oluşturmadan CHP’nin iktidar olması hayal. Bu haliyle ancak iktidara koltuk değneği olur. AKP’ye ve düzene daha fazla zaman ve meşruiyet sağlar. Daha insani, aydınlık ve eşitlikçi bir düzen için kendisine oy verenler hayal kırıklığına uğrar. Elbette herkes kaybetmez. Yağmaya, CHP’nin koalisyona katılmasıyla ortak olanlar memnun olacaktır ve AKP ile koalisyonu en çok onlar istiyor.
Toplumun bilinci ve talepleri CHP’nin çok ilerisinde. Toplum, kendine yeni politik kurum ve mecralar yaratmanın eşiğinde duruyor. Koalisyonda yer alsın ya da almasın CHP bu haliyle devam edemez, etmemeli…

Önceki ve Sonraki Yazılar