Koalisyon seçeneklerin korkulu rüyası Fed

Hükümeti kim ya da kimler kuracak, TBMM çatısı altındaki 4 siyasi partiden hangisi koalisyon ortağı olacak, bunun için hangi tavizler verilecek? Bu sorulara şu an kimse net bir yanıt veremiyor, parti liderlerinin kamuoyuna verdikleri mesajlardan anlaşılan da bu sürecin sancılı geçeceğini gösteriyor.

Siyasi tartışmaları bir yana bırakıp olayı ekonomi penceresinden incelediğimizde var olan tablonun siyasetle eşdeğer karışıklıkta olduğunu hatta daha zor bir dönemin geldiğini söyleyebiliriz.

Bir süredir ekonomik verilerin pek içaçıcı olmadığı ortada, AKP hükümetlerinin övündüğü ‘ekonomik istikrar’ günlerinin sonuna geldik.

Ekonomist Mahfi Eğilmez, kısa bir süre önce kaleme aldığı bir makalesinde, bu tabloyu çok net ortaya koyuyor. Eğilmez, 2002-2015 yıllarını 7 ana kalemde karşılaştırıyor ve büyüme, işsizlik, özel kesim dış borç stoğu ile cari açıkta AKP’nin kötü not aldığını ortaya koyuyor.

Söz konusu bu 4 kalemde, 2002 yılına göre negatif bir durum söz konusu.

Pozitif kalemler ise enflasyon, bütçe açığı ve merkezi yönetim dış borç stoğu.

Sorun yaşanan kalemler arasında yabancı sermaye girişi de var. Parasal genişlemenin olduğu dönemde, diğer tüm gelişmekte olan ülkeler kadar yabancı sermaye girişi yaşanan Türkiye, bu durumu büyümeye ve istihdama yansıtamadı. Bu dönemde rakip ülkeler hızla büyürken, Türkiye aynı performansı gösteremedi.

Yeni siyasi döneme, bu olumsuz manzaraya eşlik eden Fed’in politika değişikliği beklentisiyle girdik. Geçen hafta yapılan Fed toplantısından eylül ayında faiz artışı yaşanabileceği mesajı çıktı, şimdi tüm dünya bu beklentiye göre planlarını yapıyor. Faiz artışı özellikle gelişmekte olan ülkelere daha ciddi yansıyacak ve sert satışlar yaşanacak. Bu da cari açık sorunu yaşayan Türkiye’yi çok daha kırılgan hale getirecek.

Faiz artışı dönemine siyasi belirsizlikle girilmesi etkiyi ikiye katlayabilir. Zaten uluslararası kuruluşlardan gelen sinyaller de bu yönde.

Önceki gün Türkiye’ye ilişkin bir açıklama yapan kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s, siyasi belirsizliğin önümüzdeki birkaç ay boyunca süreceğini belirtti. S&P, açıklamasında cari açığa vurgu yaparak “Erken seçime gidilirse belirsizlik yıl sonuna kadar sürer” öngörüsünü dile getirdi.

Sermaye AKP-CHP diyor ama…

Uluslararası kuruluşlar AKP-CHP koalisyonu istedikleri yönünde mesajlar veriyor ancak farklı senaryolara da hazırlık yapıyorlar. Piyasada üç seçenek üzerine planlar yapılıyor.

Birincisi bir koalisyon hükümeti kurulsa bile tarafların uyumlu bir birliktelik sergileyemeyecekleri yönünde. Bu durumda, 2016 yılı içinde artan ekonomik baskıyla birlikte erken seçim beklentisi öne çıkıyor.

Diğer senaryo ise daha kısa vadeli, herhangi bir koalisyon hükümetinin kurulamayacağı ve eylül ayında yeni bir erken seçim yapılacağı. Son seçenek ise kısa vadeli bir azınlık hükümeti ve yine 2016’da erken seçim.

Her üç senaryoda da öne çıkan temel etken Fed’in eylülde yapması beklenen faiz artışı.

Ekonomik kırılganlığın artması, koalisyon ya da azınlık olsun her hükümeti olumsuz yönde etkileyecek. Bu durumda da Merkez Bankası faiz artırımına gidecek, enflasyon ve döviz kurları yükselecek.

Zaten piyasada herkes ‘bekle-gör’ taktiği izliyor, ticarette likidite sorunu yaşanıyor, bir faiz artırımı bu olumsuz tabloyu daha da derinleştirecek.

Kısaca kim hükümet olursa olsun, AKP’den düşüşe geçmiş bir ekonomi devralacak.

Bu gerçeğin farkında olan partiler de “Bunlar geldi, ekonomi kötüye gitti” dedirtmemek için kartlarını sağlam oynamayı seçiyor.

İktidar olma uğruna olası bir erken seçime olumsuz bir imajla girmek istemiyor.

Bu sorumluluğu etik olarak AKP’nin üstlenmesi gerekiyor yanına kimi ‘kurban’ seçecek onu da kısa zamanda göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar