Koalisyonun kırmızı çizgisi: Tel Abyad

Artık şu net: Koalisyon ya AKP'li olacak, ya da AKP'li olacak! Erdoğan, aksi bir durumun kendisi için ne kadar büyük bir tehdit olacağını biliyor.

Bu yüzden "partisinin" hükümeti kurabilmesi için bastırıyor. Hatta, kendi egosunu bile hafiften indiriyor. O kadar ki, AKP'li iktidara itiraz etmesinler diye TÜSİAD'ın gönlünü hoş ediyor. TÜSİAD heyetinin ziyaretine "SEN KENDİ İŞİNE BAK" diye kükreyeceğine, fıtratına aykırı biçimde susuveriyor.

Perde arkasından, saha kenarından oyun kurucu olmaya çalışıyor.

Bakmayın erken seçimden söz etmesine.. Yeniden sandığa gidildiğinde bu kadarını da bulamamak var. Çünkü -birazdan konuya döneceğiz- bölgemizde çark daha hızlı dönmeye başladı. Ve gelişmeler, iktidarın işini zorlaştıracak.

Yani.. RTE için AKP'li koalisyon şart! Hatta olmak ya da olmamak meselesi!

O'nun sıkışmışlığı en çok Davutoğlu'nun işine yaradı. Ne de olsa bu hassas süreçte bir de kongreye gidilmesi mümkün görünmüyor. Bu yüzden RTE oyununu onunla oynamak zorunda.

Gelelim ortağa..

***

- HDP "ben kesinlikle yokum" dedi,
- CHP "son seçenek" diye bakıyor. Şartları ve itirazları da kabul görecek gibi değil zaten.
- MHP ise, siciline yeni bir "tartışmalı karar" ekleyerek CHP'ye kapıyı kapattı, AKP'ye yeşil ışık yaktı. Herhalde bundan sonrası pazarlığa bağlı.

***

Ancak.. Bana kalırsa siyasette asıl rolü, pek konuşulmayan ve koalisyon arayışı ile ilişkilendirilmeyen IŞİD oynuyor. Ve oynamaya devam edecek.

Son birkaç haftada olup bitenler, ne yazık ki kamuoyunun ilgi ve bilgi alanı dışında.

Oysa tarihi bir süreç yaşanıyor.

Suriye Kürtleri Tel Abyad'ı IŞİD'in elinden aldı. Kentte kontrolü sağladı. RTE medyasında kıyamet koptu.

Öyle ki, SABAH'ın (kimlikleri elbette belirsiz) askeri kaynaklara dayandırdığı habere göre: "PKK'nın Suriye kolu PYD'nin Tel Abyad'ı ele geçirerek, sınıra paralel bir şekilde Akdeniz'e doğru ilerlemesi IŞİD'in sınırlarımızdaki varlığından daha tehlikeli bir gelişme" imiş!

Bir sorun, neden!

"IŞİD'in 2-3 yıl içinde bölgeden sökülüp atılması pek muhtemelmiş.. Ama Suriye Kürtleri'nin kuracağı tampon bölge kalıcı olurmuş.."

Bu ihtimalleri sıralayıp feryat ediyor yandaş medya.. Gerçeği çarpıtıyor.. Yılda belki on kez Ankara'ya gelip AKP iktidarı ile görüşmeler yapan PYD lideri Salih Müslim'i neredeyse terörist ilan ediyor.

PYD bir an önce Tel Abyad'dan çekilmeli ve yerini ÖSO'ya bırakmalı imiş!!!

ÖSO, yani Özgür Suriye Ordusu.. Aslında, El Kaide'nin IŞİD'den halice yavruları tarafından ele geçirilmiş bir BAŞIBOZUKLAR ORDUSU.

RTE'nin koruyup kolladığı, silahtan tıbbi yardıma ilgimizi eksik etmediğimiz GÜRUH!

***

Suriye Kürtleri'nin, IŞİD ve ÖSO'nun elindeki toprakları alması RTE ve Davutoğlu için -sadece politikaları değil kendileri açısından da- İFLAS anlamına geleceği açık. Bu yüzden de savaş dahil her türlü kumarı oynamaya hazır oldukları da..

Düşünsenize..

"Yetişin ey ahali Kürtler devlet kurup Akdeniz'e açılıyor"
diye savaşa girseniz, kaç el kalkar itiraz için? Daha KÜRT REALİTESİNİ TANIMA AŞAMASINA bile yeni gelmiş bir memlekette savaşı onaylamayan kaç kişi çıkar?

Böyle bir ihtimal Türkiye'yi yakarmış, bataklığa sokarmış kimin umurunda! TRT savaş türküleri çığırır. Saray ahalisi de krizi fırsata çevirmenin keyfini çıkarır.

Öyle ya! Aksi, stratejisinin sığ suda boğulması olacak.. İçerdeki milliyetçi oyları hızla kaçacak.. İçerde ve dışarıda Kürtler uluslararası meşruiyet kazanacak.. Barzani uzun süredir ertelediği Kürt devletini, biraz da önceliği PYD'ye kaptırmamak için ilan edecek.. Kısacası RTE'nin kırmızı çizgilerini ve koltuğunu kaybedecek..

***

Özetle, RTE (ve en azından şimdilik iyi geçinmek zorunda olduğu) Davutoğlu, koalisyon hesaplarını bu tabloyu da göz önüne alarak yapacak.

MHP, hiç kuşkusuz bu anlamda TEK SEÇENEK görünüyor.

MHP'nin, RTE açısından bir avantajı daha var: Bahçeli 17-25 Aralık dosyaları deyince sadece 4 Bakan'ı anlıyor. Bilalmiş.. Saraymış.. İlgilenmiyor.. Daha ne olsun!

Bahçeli de elbette bunun farkında. Tadını çıkara çıkara pazarlık yapıyor. Masaya kimbilir kaç bakanlık, kaç genel müdürlük, kaç kurum ve ihale imkanı yatırılıyor. Somut veriler bana bunları anlattı. Ve seçimden önce çevreme sorduğum "acaba başımıza beterin beteri gelir mi" sorusunun yanıtını verdi: EVET!

Reis’e muhalif olanın gör başına neler gelir!


Medyatava'da Canan Kaya'nın haberiyle öğrendik. Milat Gazetesi'nden Akşam'a transfer olan genç bir gazeteci, daha İLK GÜN işten atılmış. Nedeni, yıllar önce REİS'e yani RTE'ye muhalif birkaç tweet attığını fark etmeleriymiş. Ne de olsa Akşam, RTE'nin Şems'i Ethem Sancak'ın gazetesi. Aşık maşuğunu üzer mi! Bir gazetecinin lafı olur mu!

Kısacası şaşıracak bir şey yok. Ama yine de Mustafa Kılıç'ın başına gelenleri kendi ağzından dinlemekte.. Reis korkusunun ne düzeye vardığını / indiğini görmekte fayda var.

***

Görüşmek istediler. Ben de olumlu karşılayıp, Yayın Koordinatörü Aydın Türkmen'le görüştüm. Şartlarını söylediler, ikna etmeye çalıştılar. Ben de sanat alanında çalıştığımı daha önce de politika editörlüğü yaptığımı ama bir süredir siyasetin kirliliğine bulaşmamak için röportajlar ve televizyon yazıları yazmaya devam edeceğimi söyledim. Onlar da bir süreliğine politika editörlüğü ve haftasonu eklerinde de sanatla ilgili röportajlar yapmamı istediler. Hem teklif hem de sundukları ücret cazip geldi ve kabul ettim. Hemen başla dediler. 18 Mayıs sabahı Akşam gazetesinde işe başladım. İlk gün gazetedekiler hayırlı olsun dileklerinde bulundu. Toplantımızı yaptık ve gündemi takip etmeye başladık. O gün saat 10:00 ile 15:00 arası her şey yolundaydı. Ancak saat 15:00'dan sonra Murat Kelkitlioğlu Yayın Koordinatörü Aydın Türkmen'i odasına çağırdı. Daha sonra Türkmen beni kendi odasına çağırdı ve nasıl anlatacağını bilemediğini, işime son verildiğini, bunun neden olduğunu da bilmediğini söyledi. Ardından Aydın Türkmen tekrar Murat Kelkitlioğlu'nun odasına gitti. Kelkitlioğlu kendisine bağırdı, odasından kovdu. Aydın Türkmen'in bana söylediği şey; Murat Kelkitlioğlu'na bir telefon geldiği ve artık benimle çalışmak istemediği oldu. Ancak kimin aradığını ve benim hakkımda neler söylediğini hiç bilmiyorum. Tabii büyük şok oldu benim için. İşimden ayrılıp onlarla anlaşmışım ve beni yarı yolda bıraktılar. Gün boyu hiç konuşmadım, yalnızca arkadaşlarımla dertleştim. Ardından akşamleyin tweet atmaya başladım. "Büyük gazetelerin vicdanı küçük olur" dedim. Gerçekten çok vicdansızca davrandılar. Dün akşam da Twitter'da troll denilen bazı hesaplar, "Boşuna zırlama, sen reise zaten karşıymışsın, muhalifmişsin. Reise muhalif olanın bizim medyamızda ne işi var?" diye bir mesaj yolladılar. 2012-2013 yıllarında Erdoğan'ı eleştiren tweet'lerim vardı elbette. Ancak öyle ağır hakaretler ve küfürler içermiyordu. O dönem Milli gazetede çalışıyordum ve yolsuzlukları eleştiren haberlerdi bunlar. Eğer bu sebepten işime son verildiyse, bunu daha önceden araştırmaları gerekmez miydi? Attıkları tweet ya da yaptıkları haber nedeniyle kovulan gazeteci arkadaşlarımı şimdi daha iyi anlıyorum. Bir gazetecinin işi zaten haber yapmak değil mi? Onların vicdanlarıyla yüzleşmeleri gerekiyor. Şu an yeni bir iş arıyorum...

***

NOT: Bu yazıyı okuyanlar, Ümit Aslanbay'ın RTE-Baykal görüşmesi sonrası Baykal için söyledikleri yüzünden Halk Tv'den gönderilişine neden iki kelime etmediğimi merak edecektir. Haklı olarak da eleştirecektir. Söyleyeyim. Öncelikle, Aslanbay'ın geri dönmesi için yetkili isimlerle konuştuğumu.. O isimlerden birinin "biraz soğumaya bırakalım" dediğini belirteyim. Yanı sıra, Ümit'in bazı ifadelerinin eleştiri sınırını aştığı ve bu nedenle sıkıntının büyük olduğu yolundaki izlenimi paylaşayım. Umarım, dönüşümde krizi soğumuş bulurum.

NOT 2: Krize yol açan RTE-Baykal görüşmesinin, benim açımdan da sorunlu bir yanı var. Görüşme günü Ankara'dan gelen ilk bilgiler, buluşmanın Kılıçdaroğlu'nun bilgisi ve onayı dahilinde gerçekleştiği yolundaydı. Ben de haberi buna göre verip yorumlamıştım. Yanılmış ve yanıltmışım.. Üzgünüm!

Umudumuz Turabi!

Vatandaş adının anlamını bilmiyor.. Telaffuz edemiyor.. Ama çılgınlar gibi Survivor All Star izliyor. Hem de ne izlemek. Program yayınlandığı her gün, her kategoride birinci. Üstelik açık ara. Ortalama her dört kişiden biri programı izliyor. Benim gibi dayanamadınız için izleyemeyenler bile yarışmacıları tanıyor. Hele Turabi.. Tanımamak ne mümkün. Çocuk efsane olmuş. Gençler onun gibi konuşuyormuş. Kabadayı hallerine bayılıyorlarmış. Sözleri için internette özel sayfalar açılmış. Acaba diyorum, koalisyona onu da mı eklesek. Uyar mı uyar!!

Babanıza sarılın

Babamı kaybedeli dokuz ay oldu.
Yaşarken çok sarılmış, çok öpmüştüm. Yine de yeterli değilmiş. Yetmemiş.
Bugün babanıza çok çok çok çok sarılın.
Eğer benim babam gibi, hak edilmemiş tek kuruşu olmayanlardansa, bir de teşekkür edin.

Önceki ve Sonraki Yazılar