Kömür dünyayı da yok ediyor

Bugün iki konuyu ele alacağım. Soma’daki yürek yakan olay ve sucukta egemenlerin yeni hamlesi.

Önce kömür. Kömür üretilirken, maliyeti yükseltiyor diye alınmayan önlemler nedeniyle sık sık can alıyor. Buna takdiri ilahi değil, takdiri ticari demek gerek. Isınmak veya elektrik üretmek için kömür kullanıldığında çıkan gazlar ve kül nedeniyle bir kez daha insan öldürüyor, doğayı kirletiyor. Çıkan karbondioksit gazı atmosferin üstünde sera örtüsüne benzer bir tabaka oluşturuyor. Bu nedenle bu gaza sera gazı deniyor. Metan gibi başka sera gazları da var. Nasıl seraların üstündeki naylon içerideki ısının dışarı kaçmasını önleyerek serayı sıcak tutuyorsa, dünyadan yansıyan ısı da bu sera gazı tarafından tekrar yere doğru yansıtılarak dünyanın ısınmasına neden oluyor. Küresel iklim değişikliği denilen bu olay artık elle tutulan bir gerçek. Bini aşkın bilim insanı artık bu olayın yadsınamaz bir gerçek olduğunu raporları ile anlatıyor. Bu olay önce yavaşlatılıp sonra durdurulmazsa deniz seviyesi metrelerce yükselecek, tarımsal üretim düşecek, önlenmesi zor salgınlar oluşacak. Aslında bütün bunlar halen olmakta, ancak küresel kapitalizmi idare edenler görmek ve göstermek istemiyorlar. Örneğin bu yıl kuraklık nedeniyle Türkiye çok büyük miktarlarda buğday, arpa ve pirinç ithal edecek. Küresel iklim değişikliğini oluşturan en önemli maddeler kömür, petrol ve doğal gaz. Bunlara fosil yakıtlar denmekte. Kömürden vaz geçmek gerekiyor. Kömür veya doğal gaz kullanan elektrik santralleri yapmaktan vazgeçmek var olanları da plan dâhilinde birer birer kapatmak gerekiyor. Kömür madenleri de giderek kapatılmalı. İstenirse insanlara başka işler bulunabilir. Şüphesiz öncelikle madenlerde güvenlik önlemlerini üst düzeyde almak gerekiyor.

İkinci konumuz sucuk. Ancak önce önemli bir konuya değineyim. Kamuoyu epeydir, yerel seçim, kim cumhurbaşkanı olacak gibi konular dışında her günkü hayatı etkileyen konulara eğilemiyor. Dolayısıyla güçlüler peşi sıra birçok konuda yeni kararlarla egemenliklerini biraz daha pekiştiriyorlar. Bu nedenle bu konuyu atlamak istemedim. Taslak halindeki et ve et ürünleri tebliği ile kasaplar artık sucuk satamayacaklar. Kasapların ürettiği sucuklara gözü kapalı inananlardan değilim. Ancak büyük sanayiinin ürünlerine daha bir kuşku ile yaklaşıyorum. Burada gerçekleşecek olan büyük sanayinin bu alanda da hegemonya kurmasıdır.

“Sucuk Çalıştayı Kuşadası/Aydın 2-3 Aralık 2010 Bildiriler ve özetler” adlı bilimsel bir yayında yapılan sucuk tarifini okuyalım: “Sucuk; kıyılmış et ve yağın, tuz, sarımsak, şeker, baharat, nitrat ve nitritle birlikte karıştırılması ile elde edilir.” deniyor. Şimdi acaba bize nitrat ve nitriti yedirenler kimlerdir? Bu konuda şirketlere ne kadar güvenebiliriz? Öte yandan merada beslenen hayvanlardan sucuk üretip satan bir kasap neden yasaklansın? Ben kendi adıma yapılanların daha çok sağlıklı ürün elde edilmek için yapıldığına inanmıyorum. Türkiye Kasaplar Federasyonu genel başkan vekili “sucuk üretimi yapan 8-10 fabrika var. Şimdi 10 fabrika mı, 23 bin kasap esnafı mı? Eğer bu fabrikaların Türkiye’yi yönetmesine izin veriliyorsa lafımız yok” demiş. Bu olay sadece kasapları ilgilendirmiyor. Bütün bir toplumun beslenme özgürlüğü elinden alınıyor. Olay sadece nitrat, nitrat veya bakteri de değil. Bütün bir ülke kapalı yerlerde GDO’lu ürünlerle beslenmiş endüstriyel hayvanların ürününe mahkûm ediliyor. Sucuk olayı gayet politik bir olaydır. Hepimizi ilgilendiriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar