Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Konsensus yok, gelecek meçhul!

CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu ülkede “kontrollü darbe” ve devamında ‘gerçek darbe’ koşullarının var olduğunu söylüyor.

Söyledikleri halkın tümüne ulaşabiliyor mu?
Maalesef, keşke zamanında bağımsız medyaya daha fazla destek verebilseydi ! – Gerçi henüz tamamen geçmiş değil fırsat. Ama zaman az kaldı!
Anayasal ve diğer görev ve yetkili organlar bakıyorlar, bakıyorlar, bakıyorlar.
Hatta kendilerinin olağanüstü değiştirilmesini, etkisizleştirilmelerini ve hatta yok edilişlerini seyrediyorlar.
Sanki yürürlükte bir anayasa ve kendilerinin hiç yetki, sorumluluk veya görevleri yok!
Ayrıca iç ve dış savaş durumundayız ,yani ülke kocaman bir yangın yeriyken, birileri yangından mal, pardon güç ve yetki kaçırma derdinde!
15 yıllık tek başına yönetim veya aslında yönetememe yetmedi daha fazla güç, daha fazla iktidar, daha fazla, daha fazla, daha fazla, daha fazla… Nereye kadar acaba ?
“Uzlaşma” da ne? Toplumsal konsensus zaten yabancı bir kelime.
‘Her şey elimin altında, istediğimi yaparım, ya beni sev , ya terk et, her şeyi ben bilirim, belirlerim, yaparım, her kes bana itaat edecek. Yoksa!..
Ben yaparım, olur !
Elbette kontrolsüz güç sahibi insanlar bunları söyleyebilir.

Ancak bu yol çağimiza uygun bir yol olmazdı ve çıkmaz yoldur!
Sonu hüsran olur, tabii önce başkalarının canı fena yanar.
Ancak, artık geri dönülemeyecek noktaya gelindeyse her yol mübah hale gelir. İşte, o an yokuşun tepesidir ve artık kontrolsüz iniş başlar.
Halbuki, ülkemize gerçek bir yapıcı uzlaşma  ruhu gerekiyor.
Tüm ülkenin en azından saygı temelinde ortak akıl üretmeye çalışması aslında mümkün olabilmeliydi.
Anayasadaki temel değerlere dayanan asgari bir zemin bulunamaz ise , çocuklarımızın ve hatta torunlarımızın neleri tartışıp duracaklarını söylemek müneccimlik olmaz sanırım.
Çağdaş, laik, sosyal, çoğulcu demokratik ve çağdaş hukuk devletinin normal işleyişini esas almamız gerek.
OHAL, darbe ve teröre karşı geldiyse, temel olarak ona uygun ve onunla sınırlı olarak en etkili şekilde uygulanmalıdır.
Düzenlemelerin 15 Temmuz ile alakası olmayan çok geniş ve temel rejim kuralları dişinda at yarışları ve Milli Piyangoya kadar genişletilmesi düşündürücüdür!
Hele temel anayasal rejim değişiklikleri OHAL koşullarında ne kadar sağlıklı yapılabilir?
Son aylarda gerçekleştirilen rejim değişikliği adımları CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz için ‘KONTROLLÜ DARBE’ deyimini tasdiklemiş olmuyor mu?

Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bir adım daha giderek, aslında iktidarın olağanüstü döneme geçerek ve bu durumu fırsatçı şekilde kullanarak gerçek bir darbe yaptığını söylemektedir.
Yarın bir gün meşruiyet tartışmalarına yol açacak koşullar yaratmak doğru olur mu? Kimin buna hakkı var?
Yoksa, geleceği tartışmalı halde ve zorlamayla kurmaya çalışanların gerçek amacı ne olabilir?
İktidar, anamuhalefet ile asgari temellere dayanarak, ama TBMM zemininde işbirliği sağlayabilseydi kalıcı başarı kolay olurdu .
Özellikle Anayasal değişiklikler için geniş bir konsensus, yani uzlaşma şart idi.
Maalesef Meclis’te yaşanan kadın vekillere şiddet ve sahte oy kullanımı iddiaları herşeyden önce meclisi itibarsızlaştırmak için tezgahlanmış olabilir mi?
‘Bu meclis bile işte böyle , bize güçlü demir yumruklu bir lider gerek’ psikolojisi mi pazarlanıyor birileri tarafından?
Olağan üstü koşullarda uzlaşma zemini dışında yapılan tüm esaslı rejim veya sistem değişiklikleri , sadece şimdiki yetişkin nesiller için değil , aynı zamanda çocuklarımız ve yeni nesillere yüklenenecek yük ve sorunlar yumağı olacaktır.
Gerçek muhalefetle didişip duran bir iktidar başarılı olamaz, ancak kontrol altındaki ve ‘uyumlu’, ‘kontrollü’ medya ile geçici olarak , ama ancak su üzerinde bir mutluluk tablosu çizebilir.
Onu da bu halk tüm medyatik dezenformasyon ve tek yönlü propagandaya rağmen dağıtır, soğutup referandumda bir bardakda içer!

Önceki ve Sonraki Yazılar