Kooperatifler kapitalist sisteme hizmet etmemeli

Kooperatifler kapitalist sistemin sınırları içinde kalmayı kabul ederlerse çiftçiler ve tüketiciler için bir kurtuluş söz konusu olmaz. Diyelim ki köyde süt üreten bir çiftçisiniz. Köyde üye olduğunuz kooperatif; yemi fabrikalardan toptan alıyor, böylelikle piyasadan biraz daha ucuz bir yem elde ediyorsunuz. Sütünüzü de sizden alıp soğutuyor ve büyük süt ve süt ürünleri şirketine satıyor. Kooperatif üyesi olmayan bir çiftçiye göre durumunuz biraz daha iyidir. Ancak her geçen gün yem fiyatları artıyor. Süt şirketi de sütü kooperatifin elinden ucuza almak için uğraşıp duruyor.

Süt alanında çalışan şirketler artık piyasada çok güçlüler. Ülkeyi kendi aralarında paylaştılar. Fiyat konusunda anlaşıyorlar. Kooperatif veya diğer çiftçiler bir yerde empoze edilen fiyatı kabul etmek zorunda. Fabrika yemi üretimde esas olduğundan sütünüzde omega 3 ve konjige linoleik asit düşük düzeyde hatta hiç yok. Bu süt ve bundan yapılan yoğurt veya peynir sizi kalp ve damar hastalıkları, beyin ve sinir hastalıklarına (alzheimer ve parkinson gibi) açık hale getiriyor. Ayrıca sizi kanser gibi hastalıklardan yeterince korumuyor. Bu durumda sizin ürünleriniz tüketiciyi de korumuyor. Ayrıca tüketici süt ve ürünlerini marketlerden aldığından çiftçinin eline geçen fiyatın epeyce üstünde bir fiyatla bu ürünleri almak zorunda.

Kooperatif sütü kendi işlerse, piyasadaki derecesi biraz daha yükseliyor, ancak gene de zincir süper marketlere muhtaç durumda. Onlar epeyce güçlü olduklarından kooperatif hegemonya duvarını aşamıyor. Kısacası ortak olduğunuz kooperatif sistemin ağlarından kurtulmuş değil. İktidara hâkim olan şirketler ise çiğ sütün satışına yasaklar getirmek, devletin verdiği çiftçi desteklerini kendileri için yarayışlı hale getirmek gibi araçları kullanarak hegemonyasını sürekli pekiştiriyor. Bu durumda sistemin kurduğu oyunun kurallarını reddedip başka bir oyun oynamaya çalışmak gerek. Sistemin içinde oyununu oynamaya çalışan kooperatifler büyüseler, devleşseler bile ne çiftçiye ne de tüketiciye yararlı olamıyorlar. Dünyada şu anda çok uluslu şirket gibi çalışan bazı şirketlerin kökende kooperatif olduklarını biliyoruz. Ülkemizde de bu yönde gelişen kooperatifler var. Üretim ve pazarlama yöntemleri ne insana ne de doğaya dost değil.

Bu durumun farkına varan bazı kooperatifler yeni bir yol seçiyorlar. Bu kooperatiflere ekolojik kooperatifler deniyor. Fransa’da bunlar kendilerine biyo-kooperatif demekte. Sütü örnek almaya devam edersek bu kooperatifler yoğun yem (fabrika yemi) yerine meraları tercih ediyorlar. Merayı güçlendirmeye çalışıyorlar. Böylelikle hem yem masrafları düşüyor hem de süt veya peynir insan sağlığına çok yarayışlı bir hale geliyor. Diğer yandan ürünlerini tüketim kooperatifleri, topluluk destekli tarım grupları, çiftçi pazarları veya internet yoluyla doğrudan tüketiciye ulaştırmaya çalışıyorlar.

Tüketicilerle ittifaklar oluşturuyorlar. Çiftçi sistem içinde bir yandan ürünlerinden ellerine geçen fiyatların düşmesi veya yeterince artmaması, diğer yandan ise artan girdi fiyatlarından (yem, mazot, gübre, ilaç vb.) oluşan bir makas arasında ezilmekte. Ekolojik kooperatifler işte bu makasın iki kanadını açmaya çalışıyorlar. Bunları yapmanın kolay olduğunu kimse söylemiyor. Ancak diğer yolun sonu çiftçilerin şirketlerin kölesi haline gelmesi olacak. Güya modern üretim, süt üreticilerini her gün yeni bir girdiyi kullanmaya teşvik ediyor. Bu süreç onları iflasa sürüklüyor. Burada başka bir teknoloji mümkün diyoruz.

Örneğin küçük kooperatifler bile artık sütleri pastörize edebilirler. Mutlaka fabrika kurmak gerekmez. Artık küçük pastörizasyon makineleri var. Böylelikle küçük kooperatifler çiğ süt değil pastörize süt satabilirler. Ülkemizdeki kooperatifler büyük borçlar altına girerek yatırımlar yapıyorlar. Bunların önemli bir kısmı iflas etti ve şimdi şirketlerin eline geçti. Başarılı olanlar da bıçak sırtındalar ve ürünleri ekolojik değil. Ekolojik kooperatifleri (veya biyo- kooperatifleri) merak eden kooperatifçi var mı acaba?


Önceki ve Sonraki Yazılar