Kötülüğün siyasallaşması

AKP iktidarı ve bu iktidarın önce Başbakanı sonra da Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan’ın en önemli özelliklerinden biri, kötülüğü toplumsallaştırma yeteneğine sahip olmasıdır. Onlar bunun adına “milli irade” diyorlar.

Erdoğan’a destek veren toplum kesimleri arasında ağırlıklı olarak yoksulların ve alt sınıfların bulunması bu kötülüğü değiştirmiyor. Tam tersine bu durum kötülüğü artıran bir rol oynuyor. Erdoğan ve siyasal İslamcı iktidarı yoksulluğun, dışlanmışlığın, kenara itilmişliğin yarattığı tarihsel ve sınıfsal tepkiyi, insanlığın ilerici birikimine, akılcı ve bilimsel değerlere, cumhuriyetin ve modernitenin kazanımlarına yönelik bir düşmanlığa dönüştürüyor.

Böylece, yoksulluk ve dışlanmanın gerçek nedenlerini gizliyor. Sınıfsal adaletsizliklerin üzerini yeşil bir şalla örtüyor.
Kötülüğün toplumsallaşması onu demokratik ya da katlanılabilir de yapmıyor. Çünkü bilinir ki, yoksullar ve alt sınıflar, her zaman devrimlerin ya da ilerici atılımların kitle tabanını oluşturmaz. Dahası işçi sınıfında Allah vergisi bir ilericilik ve devrimcilik de yoktur. Toplumun yoksul kesimleri, tarihte örnekleri görüldüğü gibi, gericiliğin ve faşizmin kitle tabanını, hatta vurucu gücünü oluşturabilirler.

Bugün Türkiye’de dinci-faşizan rejimin belli bir toplumsal desteğe sahip olması, ona tarihsel, siyasal ve ahlaki bir meşruiyet sağlamıyor. Bir diktatörün kitle desteğine sahip olması, onun baskı ve terör uygulamasına “demokratik” bir boyut kazandırmıyor.

İşte AKP’nin içinde yer alacağı herhangi bir hükümet kötülüğün toplumsal temelini korumak anlamına gelecektir. Olası bir AKP-MHP koalisyonu ise kötülüğün kitle temelinin genişlemesine, dahası faşizan bir karakter kazanmasına yol açacağı için halka karşı işlenen bir suç olacaktır. Manşet haberimizde ayrıntılarıyla ortaya koyduğumuz gibi, MHP’yi AKP ile koalisyon kurmaya iten güç, sinsiliği, ikiyüzlülüğü, yalanı bir çalışma yöntemi olarak  benimseyen F. Gülen Cemaatidir.

Kötülüğün toplumsallaştığı en kapsamlı rejim faşizmdir. Olası bir AKP-MHP hükümeti ülkeyi faşist bir diktatörlüğe taşıyacak, kötülüğün toplumsal tabanı genişlediği gibi faşist
bir karakter kazanacaktır.

Mezhepçi bir faşist diktatörlük, en büyük kötülüktür. Dahası, toplumsallaşan kötülüğün  siyasallaşması demektir. Parçalanma, içsavaş, kan ve gözyaşıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar