Köylü düşmanları

Türkiye’de ve dünyada, köylü işletmelerinin ortadan kaldırılmaları için gerekçe ölçek ekonomilerine dayandırılmaktadır. Kısacası; büyük işletmeler daha verimli olur, denmektedir. Bu ‘ölçek fetişizmi’nin gerçeklerle ilişkisi çok zayıftır. Geçmişte süt sığırcılığında kriz olduğunda, kapananlar önce büyük işletmeler olmuştur. Köylü işletmeleri, hayvan sayılarını azaltmakla birlikte üretime devam etmişlerdir. Köylü işletmeleri daha yoğun emek kullanırlar ve/veya yoğun emek gerektiren sebze, meyve gibi ürünleri ve hayvancılığı seçerler.

Bu nedenle, köylü işletmelerinde birim alandan alınan verim daha yüksektir. Ancak, emek verimliliği yani çalışan başına alınan verim böyle olmayabilir. Hangisi dikkate alınmalıdır? Doğrusu: toplam faktör verimliliğinin alınmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerde kırsal alanda emek daha bol olduğundan, buna karşılık toprak ve sermaye daha az olduğundan; daha yüksek bir fırsat maliyeti -yani bunların kullanımının daha yüksek getirisi- olduğundan, küçük işletmelerin daha yüksek bir toplam faktör verimliliği olması normaldir. Küçük işletmelerin ölçek sorunu, daha üst aşamalarda özel girişimlerin, kamu yatırım ve hizmetlerinin ve kooperatiflerin yardımıyla aşılabilmektedir. Örneğin; eğer makineler kiralanarak kullanılabilirse veya makine parkları geliştirilebilirse, devlet sulama kanalları ve diğer tarım hizmetlerini iyi götürebilirse ve kooperatifler iyi örgütlenebilirse, köylü işletmelerinin pekâlâ verimli çalışması mümkündür.

İsrail’de gördüğüm bir ‘Moşav’ kooperatifinin bulunduğu köyde, öğretmene ait küçük bir kümeste, kooperatifin desteğiyle kaliteli yemler kooperatif tarafından kümese getiriliyor ve yemliklere dolduruluyor, yumurtalar kooperatif tarafından alınıp, ihraç ediliyordu. Bu küçük kümesteki teknoloji ve verimlilik diğer büyük kümeslerle aynı idi. Öğretmen; kooperatifin girdi, pazarlama ve teknolojik gelişmede sağladığı destekle, kümesin işlerini kolaylıkla ve yüksek verimlilikle yapabilmekte idi. Kapitalist işletmecilere göre köylülerin bir avantajı da, yaşadıkları yere sadece maksimum kâr sağlanacak yerler olarak bakmamalarıdır. Köylüler çevrenin koruyucusu olmaya daha çok eğilimlidirler. Örneğin; büyük tarım işletmeleri yerel çeşitleri hemen terk ederek, dünyadan sonsuza kadar kaybolmalarına yol açarlar. Köylüler ise, bazen aile tüketimi amacıyla da olsa bunları korumaktadırlar.

Dünyada yeni bir kavram gelişiyor. ‘Yeni Köylülük’ dediğimiz bu kesim bir yandan ekolojik tarım yöntemleri uygulayarak, diğer yandan tüketici kesimle doğrudan pazarlama ve hatta dayanışma ağları örerek, tarım imparatorlarına karşı direniyor.

Türkiye’de köylüler tasfiye edilmek isteniyor. Bu, bazen ilericilikmiş gibi gösterilmeye bile çalışılıyor. Sistemin sürekli ezdiği köylülerin acılarına duyarsız kalmak kabul edilemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar