Köylünün elinden ucuza kapmak

İnsanlar içgüdüsel olarak ucuz gıda peşinde koşuyorlar sanırım. Avcı- toplayıcı bir insan için yüksek kalorili gıdaya hızlıca ulaşmak hayatta kalmak sorunu idi. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise bu davranış belki de ucuz gıda arayışı şeklinde ortaya çıkıyor. Bundan üç dört yıl önce ABD’deki bir Ziraat Fakültesinden öğrenciler başlarında hocaları ile bizim Tarım Ekonomisi Bölümüne gelmişlerdi. Bazı sunuşlar yaptılar. Bunlarda ucuz gıda üretiminden söz ediyorlardı. Ancak örneğin sıkışık yemleme alanlarında kesif yem yiyerek sağlık için çok kötü süt ve et üretimini pek sorunlu görmüyorlardı. Bunu sorguladığımızda hocaları “ABD halkı için ucuz gıda üretmeleri gerektiğini” söyledi. ABD’de her ne kadar 30 milyon kişi aç ise de geri kalanının bütçesinde gıdanın payı çok küçüktü. Bunu hatırlatıp, %5’lik bir gıda harcamasının ne kadar artsa da önemsiz kalacağını söylediğimizde nasıl yanıtlayacaklarını bilemediler. Birçok metada da olduğu gibi gıda çok ucuz ise ya çevre sömürüsü, ya da emek sömürüsü yapılmaktadır. Çoğu zaman da ikisi birden.

Çok ucuz gıda arayışı aslında bir ölçüde de ücretlerin, asgari ücretin çok düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Seçim sırasında 1500-1800 TL. asgari ücretin işletmeleri zarar uğratacağı iddia edildi. Bu oldukça saçma bir savunma. Patronların lüks restoranlarda ödedikleri bir hesap bile bir işçinin aylık asgari ücretini geçebiliyor. Kaldı ki artık düşük gelirliler ancak borç alarak tüketim yapabiliyorlar. Bu sürdürülebilir değildir. Gerçek gelirlerle tüketime ihtiyaç var.

Ülkemizde tüketiciler gıdalar hem temiz olsun, hem de endüstriyel tarım ürünleri (yoğun tarım ilacı, kimyasal gübre ile üretilmiş gıdaları kastediyoruz) kadar ucuz olsun istiyorlar. Bu olacak şey değil. Bir de organik ürünlerden duyulan şüphe var ki tamamen de yersiz değil. Ancak organik olduğu kesin olmayan ürünleri bırakıp, zehir yüklü olduğu kesin olan ürünlere saldırıyorlar ki bu oldukça akıl dışı bir davranış. Her bölmesi mermi dolu bir tabanca ile Rus ruleti oynamak gibi bir şey bu. Ancak insan davranışlarının çoğunun akıl dışı olduğu çok açık bir gerçek. Bazı organik pazarlarda satıcıların (bunlar daha çok köylü değil aracı oluyor) organik ürünlerle endüstriyel ürünleri karıştırarak sattığını duydum. Bunu önlemek için organik pazarlarda önce aracıların değil köylülerin olması gerekiyor. Bodrum’da bu gerçekleşti. Köylüler “biz de bunları yiyoruz. Çocuklarımızı zehirlemek istemeyiz” dedikleri an işin büyük bir kısmı tamamlanmıştır. Topluluk destekli tarım gruplarında kontrol çok daha kestirme bir şekilde doğrudan temas ile sağlanmaktadır. İzmir’de kurulan gıda gruplarında işçi kadrosunda olanlar bile organik ürünlerden alabiliyorlar. Organik ürünlerin sadece zenginlerin alabileceği lüks ürünler olmadığı bu gruplarda ortaya konabiliyor. Yani başka bir gıda mümkün.

Önceki ve Sonraki Yazılar