Közmatik faşizmi

Başkanlık sistemiyle birlikte benzetmek gibi olmasın ama, Hitler'i ve Nazi Almanyası'nı tartışıyoruz.

Nazi İktidarı'na güç veren devasa "Alman endüstrisini", bu endüstrinin jet motorundan, G3 piyade tüfeğine, araçlar donmasın diye geliştirilen "antifriz"den, hipotermi araştırmalarına kader "modern dünyayı" şekillendiren teknolojisini düşünürsek, benzetmek pek mümkün değil zaten.

Fakat hünkar beğendi yapımında çığır açan "Turbo Közmatik" teknolojisiyle ya da kaçak tütünden sigara sarma aparatıyla ancak çapı belli bir faşizm örgütlenebilir.

Ayrıca Cumhuriyet tarihi ırkçılık, özellikle de bir "iç düşman" yaratarak seferber edilen kalabalıklar konusunda zengin bir geçmişe sahip.

Örneğin bir duvarcı olan Johannes Ruppert'in hikayesi.

Ruppert, 1935 yılında Hitler Gençlik Teşkilatı'nda spor öğretmeni olmak istemesi Ortadoğu'ya uzanan bir krize neden olurken, Türkiye'de hiç de yabana atılmayacak bir "ırkçı pratiği" de gün yüzüne çıkardı. 

Ruppert'in öğretmenlik isteği "Vollarier" yani saf Aryan ırktan olmadığı için reddedildi ve Gençlik Teşkilatı'ndan ayrılması tavsiye edildi. Çünkü babası I. Dünya Savaşı'nda Almanya'da bulunan Ali Rıza adındaki bir Osmanlı zabitiydi ve evlilik dışı olarak dünyaya gelmişti.

Ruppert inat etti. Babasının Aryan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması için Türk Konsolosluğu'na başvurmaya kalkıştı. Eğer Aryan olduğuna dair resmi bir belge edinebilirse teşkilattan atılmaktan kurtulacağını düşünüyordu.

Atatürk'ün manevi kızı Afet İnan 1932 yılında tamamladığı doktora tezinde 64 bin insanın vücut ve kafatası ölçülerine dayanarak Türklerin "Homo Alpinus" adı Avrupalı beyaz ırktan geldiğini "ispatlamıştı"...

Fakat Alman İstihbaratı devreye girdi ve Ruppert'i bu hassas konuda bir girişimde bulunmamaya ikna etti. Fakat Türk Konsolosluğu da konuyla ilgilenmeye başlamıştı.

15 Eylül 1035'te Alman Kanını ve Şerefini Koruma Kanunu yürürlüğe girince Türklerin durumunu açıklığa kavuşturmak için girişimlerde bulundular. Çünkü bu yasa sadece Yahudilere değil, Alman kanından olmayanlara da önemli kısıtlamalar getiriyordu.

Almanların İçişleri Bakanlığı, Propaganda Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı

ve Irk Politikaları Dairesi Türklerin akraba halk ya da Avrupa'nın "karışmamış yerleşik halkı" olarak görülüp görülmemesini tartışmaya başladı.  Sonunda Türklerin Aryan değil ama Avrupa'nın karışmamış yerli halklarından olduğuna karar verildi. Ancak Yahudi ve zenci Türk vatandaşları bunun dışında tutulacaktı.

Fakat haber Türk basınında "Türkler Aryen" başlığıyla yer aldı ve Türklerin Irak, İran ve Mısırlılardan farklı muamele göreceği vurgulandı.

Bu defa Mısır, Irak ve İran bu karara tepki gösterdi ve tepkilerini Alman Dışişleri'ne ilettiler.

Konu Almanya'da da tepkilere yol açtı. Mısır Hükümeti Mısırlıların Alman kanına akraba bir soydan geldiğini ileri sürdü. Mısırlılara "Alman kanından gelen bir kadınla evlenenlerin çocuklarının Alman vatandaşlarıyla eşit haklara sahip olacağı" yolunda açıklamalar yapıldı. Ancak Mısırların öfkesi yatışmadı, 1936 Olimpiyatları'ndan çekilmeyi düşündüler.

Fakat Türkiye bu karardan memnundu ve memnuniyetini  Almanya'da bulunan Türk vatandaşı Yahudilerin "vatandaşlıktan çıkarılması" kararıyla gösterdi.

Ayrıca Yahudilerin Türkiye'ye göçünü engellemek için bir kararname de dahil çeşitli önlemler alındı. Önlemler 1941 kışı boyunca "Bizi kurtarın" pankartıyla Boğaz'da bekleyen Struma gemisinin Türk karasularını terk etmeye zorlanmasına kadar vardı. Struma Karadeniz'e çıktığında torpillenecek ve 103'ü çocuk 768 mülteci boğularak öldü.

Seksen yıl sonra "DNA araştırmaları" Türkiyede yaşayan insanların kökeni konusunda farklı bilgiler verdi. "Homo Alpinus" da, Orta Asya tezleri de çöpe atıldı.

Fakat milliyetçilik, ırkçılık ve buna bağlı bir "faşizm" tehlikesi sürüyor. 

Çünkü tarih, geçmişten çok bugüne, hatta yarına ait bir süreç. 

 

 

 

 

Kaynak NAZİ IRK TASNİFİNDE TÜRKLER VE ORTADOĞU HALKLARI Ahmet ASKER Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi Journal Of Modern Turkish History Studies XII/25 (2012-Güz/Autumn), ss. 79-99. *

Önceki ve Sonraki Yazılar