Kripto

Geçen Pazar günkü “dijital gladyo” yazımda, Hürriyet’ten Tolga Tanış’ın ve Odatv’den Mert Taşçılar’ın haberlerine dayanarak, devletin polisinin “bilgisayar korsanlığı” yaptığının belgelendiğini belirtmiştim.

Tanış’ın haberine göre, Polisin “Hacking Team” adlı şirketten satın aldığı “Uzaktan Kumanda Sistemi” anlaşmasında “telefonlardaki kriptoların aşılması” vaadi de varmış. “Yazışmalarda RCS’nin 17 Aralık soruşturmaları sonrası dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın kriptolu telefonlarının dinlenmesinde kullanılıp kullanılmadığına dair bir detay yok. Ancak belgelerde, Türkiye’de polisin virüslü programı 50 hedefte kullandığı belirtiliyor.” (Hürriyet 9 Temmuz 2015.)

Kripto sözcüğü Yunanca kökenlidir, “gizli, saklı” demektir, batı dillerinde “şifrelenmiş” sözcüğüne dönüşmüştür. Kriptoloji ise şifre bilimidir.
Bazı devlet büyüklerinin telefonları TÜBİTAK tarafından “kriptolanmış” telekulağın dinlemesi sözüm ona engellenmişti. Ancak, Erdoğan’ın oğluyla yaptığı öne sürülen “paraları sıfırlama” konuşması ortalığa dökülünce, “kriptolu telefonlarımızı bile dinlemişler” dendi.
Bu olayla ilgili olarak, eski TİB Başkanvekili Osman Nihat Şen ve eski TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Hasan Palaz'ın da içinde yer aldığı şüpheliler; “silahlı terör örgütüne üye olmak, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etmek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek” ile suçlanıyor.

Balyoz davasında sahte delilleri bavulla Özel Yetkili Savcıya götüren Taraf gazetesi ise, “17 Aralık’ın Kriptosu Çözüldü” başlıklı dünkü manşetinde, kriptolu telefonları ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın dinlediğini öne sürdü. Hüseyin Özay’ın haberine göre, Türk bilişim uzmanları, elde ettikleri sonuçları Edward Snowden’in itiraflarıyla birleştirince bu kanıya varmış. Ama haberde kriptolu telefonları kimin dinleyip kimin sızdırdığına ilişkin bir bilgi yok. AKP “paralel yapıyı” suçluyor, “paralel yapı”nın desteklediği gazete ise topu ABD’ye ve NATO’ya atıyor. Ne diyelim, “şecaat arz ederken merd-i kıpti sirkatin söyler!

Bu karışıklığı Avukat Vural Ergül, Odatv’de sorduğu soru ve yanıtla aydınlatıyor: “Polis satın aldığı suça karşılık ödediği bedeli nasıl muhasebeleştirdi? Polise operasyon üzerine operasyon yaptıranlar, her defasında eften püften gerekçelerle rezil olup, çuvallarken, Hacking Team ile kurulan ilişki, yapılan ödemeler üzerine gidilse polisteki yasadışı örgüt kabak gibi ortaya çıkacak.  Ama AKP de Hacking Team'ın üzerine gidemeyecek, gitmeyecek! Çünkü yakında AKP'nin de Hacking Team'dan hangi suçları satın aldığı bir bir ortaya çıkacak.”
Daha önce de söylemiştim, paralel, sonsuza kadar kesişmeyen iki doğrudur. 

KEŞİF
Kılıçdaroğlu ile ilk koalisyon görüşmesinden sonra Davutoğlu “Bir yanlış anlaşılma varsa bunun giderilmesi, istikşafi, yani karşılıklı keşfetmeye ve muhtemel bir müzakere, bir hükümet ortaklığı müzakeresi başlayacak, zemin varsa müzakere ondan sonra başlayacak. O da ikinci turda ortaya çıkacak bir durum" dedi.

Der demez bu “istikşafi” sözü ortalığı karıştırdı. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre “araştırma” coğrafyada ise “açınsama” anlamlarına geliyor. Şimdi tüm medya bu araştırmanın ne araştırması olduğunu araştırıyor.
“İstikşafi, yani karşılıklı keşfetme” görüşmeleri dün MHP ile sürdü. Sıra HDP ile “istikşafi” görüşmede. AKP bu “Amerika kıtasını yeniden keşfetme turlarını” seçmene, “bakın oyun bozanlık yapan ben değilim” diyebilmek için yapıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar