Kriz ve faturası

Dün Alanya'da idim. Alanya, turizm denilince ilk akla gelen ve ''turizmin başkenti'' olarak tanımlanan önemli bir turizm merkezidir. Çoktandır gitmediğim Alanya'da çok sayıda turizm işiyle iştigal eden; Seyahat acentesi, otelci ve tur operatörü ile görüşmelerim oldu. Hemen hemen hepsi, bu dönemle ilgili sorunlar ve sıkıntılarından bahsettiler. Deyim yerindeyse, Alanya'da ki turizmciler resmen kan ağlıyor. Geçmiş dönemlerde Alanya, zaten Avrupa'dan pek müşteri alamıyordu. Alanya'nın yegâne müşterisi Rusya'dan gelirdi.

24 Kasım da uçak düşürme olayı ile başlayan Türkiye-Rusya gerginliği her geçen gün biraz daha büyüyerek kronik bir hal almaya devam ediyor. Öncelikle doğal gaz korkusu yaşandı, doğal gaz ile ilişkin yeni alternatif çözüm önerileri geliştirilince, krizde en önemli konu; iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin hangi düzeyde olacağı konusuna odaklandı. Durum bu olunca; beklenildiği gibi, bu yıl Rusya'dan kimseler gelmemekte ve gelecek gibi de görünmemektedir. Sezonun başladığı bu dönemde otellerin şimdilik boş olmasına rağmen, gelecekle ilgili de pek umut verilmemektedir. Geçmiş yıllarda bu dönem itibarıyla; Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları için yüzde 80-90 rezervasyon alınmasına rağmen bu gün itibarıyla bu oranlar yüzde 20-30 düzeyinde görülmektedir.

Turizmde yaşanan bu sıkıntı sadece otel sahiplerini ilgilendiren bir konu ile de sınırlı kalmamaktadır. Her yıl mevsimlik olarak turizm sektöründe çalışan on binlerce insanı, Uşak’taki tekstilciyi, Bursa'da ki havlucuyu, Ezine'deki peynirciyi,  Konya'daki buğday üreticisini, Antalya'da ki sebze ve meyve üreticisini ve Kars’taki besiciyi dahi sıkıntıya sokan bir durum haline gelmiştir. Durum sadece Alanya'da mı böyle, diğer bölgelerde durum nedir diye kısa bir araştırma yaptım. Daha çok Avrupa'dan müşteri alan, Kundu, Belek, Beldibi ve Kemer gibi turizm beldelerinde de durumun aynı olduğu  görünmektedir.

Rusya ile ilişkilerimizin bozulmuş olması sadece turizm sektörü ile de sınırlı kalmamaktadır. Hemen hemen bu krizden dolayı tüm sektörler olumsuz olarak etkilenmektedir. Türkiye ve Rusya arasında dış ticaret, turizm, inşaat ve doğrudan yabancı yatırımları içeren ekonomik ilişkilerin yıllık rakamsal büyüklüğü, yaklaşık 40 milyar dolar civarında idi.  Bu rakama bavul ticareti ve iki ülke arasındaki eğitim ve sağlık gibi ticaret dışı  faaliyetleri de katacak olur isek, Türkiye ile Rusya arasında yıllık yaklaşık olarak 50 milyar dolarlık gibi  bir ekonomik ilişki bulunmaktaydı. 

Rusya, ithalat yaptığımız ülkeler içerisinde birinci sırayı almaktaydı. 2014 verilerine göre Türkiye, Rusya'dan 25,3 milyar dolar tutarında ithalat yapmış, aynı dönemde Rusya'ya yaptığımız 5,9 milyar dolar ihracatla Rusya, ihracat yaptığımız ülkeler arasında altıncı sırada yer almış. Ticaret dışı faaliyetleri de buna ilave ettiğimiz zaman  iki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 50 milyar doları bulmaktaydı ki, bugün bu rakamsal verilere ulaşmanın çok zor olacağını düşündüğümüzde; bunun bedelini de  büyük bir oranda turizmciler, müteahhitler ve diğer üreticilerin ödeyeceği görülmektedir.

Ülkemizdeki tarım sektörü,  insanların beslenmesi, istihdamı, ekonomiye katkıları ve ihracat potansiyeli bakımından büyük bir önem taşımaktadır. Tarımsal ürün ihracatımızda en çok ürün sattığımız ülkelerin başında yine  Rusya gelmekteydi. Rusya'yı, Irak, Ukrayna, Almanya ve Bulgaristan takip etmekteydi, uçak krizi nedeniyle Rusya'ya, Musul krizi nedeniyle de Irak'a tarımsal ürün ihracatımızın bitmesi, yerli üreticilerimizin de bitmesi anlamına gelmektedir. Mesele, sadece Rusya ve Irak meselesi olmaktan da çıkmış durumdadır. Daha önceleri dış satımımız da önemli yer tutan birçok ülke ile ilişkilerimizin bozulmuş olması nedeniyle, bu yıl ihracat gelirlerimizde önemli ölçüde düşüşler olacağı açıkça görülmektedir.

Durum böyle olunca, gerek tarımsal ürün üreticilerinin gerekse turizm sektöründe faaliyet gösteren firmaların büyük zorluklarla karşılaşacakları kaçınılmaz olacaktır. Bugün açıklanacak olan hükumet programında, bu konularla ilgili herhangi bir kolaylaştırıcı ve iyileştirici çözümler olacak mı, bekleyip göreceğiz? Bu krizin bedeli sadece sektör mensuplarının üzerine bırakılmamalıdır.


Önceki ve Sonraki Yazılar