CHP'li eski vekil Özbek: İsyanları anlatıyorum

CHP'li eski vekil Özbek: İsyanları anlatıyorum

CHP eski milletvekili A. Sırrı Özbek siyasetten edebiyata geçişini YURT’a anlattı. İsyanları yazdığını söyleyen Özbek, son kitabı Namekan Baba İshak’ın Uzun Yürüyüşü’nde tarihin bilinmeyen ismini kaleme aldığını belirtti. ‘Aşk ve İsyan’ adıyla yazdığı yeni romanında da Ağrı isyanına eşleriyle birlikte katılan 4 kadını anlatıyor.

CHP eski milletvekillerinden yazar A. Sırrı Özbek siyasetten edebiyata geçişini YURT’a anlattı. Çıkardığı kitaplarında yaşanan isyanlara yer verdiğini söyleyen Sırrı Özbek, son kitabı Namekan Baba İshak’ın Uzun Yürüyüşü adlı kitabında tarihin bilinmeyen ismini kaleme aldığını belirtti.

*Biraz kendinizden bahseder misiniz, kimdir Sırrı Özbek?

Adıyaman Kâhta doğumluyum. Erzurum Eğitim Enstitüsü’nü bitirdikten sonra değişik lise ve ortaokullarda bir süre fizik-kimya öğretmenliği yaptım. Bu dönemlerde Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum. Avukatlık ve iş hayatı yanında siyasetle de uğraştım. CHP’de iki dönem milletvekilliği yaptım.

*Kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Sizi kitap yazmaya özendiren şey ne oldu?

Yazmayı eskiden beri seviyordum. Politikayı bırakınca yazmaya başladım. Ondan önce yine kısa notlar alıp biriktiriyordum. Ben aslında öykücüyüm. Kendimi bir yazar olarak değil de anlatıcı olarak görüyorum. Yazmadan ziyade iyi bir anlatıcıyımdır. Siyaseti bitirip normal yaşama döndükten sonra belleğimdeki notları çıkarmaya ve yazmaya başladım. Böylelikle ilk kitabımı yazdım ve bir edebiyatçı dostuma gönderdim. O da çok beğendi. Yayınevi de çok beğendi ve hemen bastılar. Bu şekilde yazmaya başladım. O günden bu yana da devam ediyorum. Önce 3 tane öykü kitabı yazdım. 3 tane roman, bir tane de deneme yazdım. Bu döneme 7 kitap sığdırdım. Son romanım Namekan’da Baba İshak isyanını yazdım. O, tarihin bilinmeyen bir ismi. Bayağı ilgi gördü. Namekan 2 aylık bir kitap olmasına rağmen birinci baskısı tükendi.

*Kitabınızda bahsettiğiniz öyküler yaşanmış hayattan alınan öyküler mi, yoksa kurgu mu?

Aslında hepsi yaşamın bir parçası. Bizim de yazdıklarımız, yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve duyduklarımızdır. Tabi kurgu ile tamamlanan bölümleri de var. Örneğin Baba İshak o kadar az bilinen bir figür ki, o dönemde İbn Bibi bile sadece bir paragraf yazmış. O boşlukları ister istemez diğer bilgilerle bir araya getirerek kurguluyorsunuz. Kökünü arayan Çınar kitabım da benim için lokomotif bir kitap oldu. 5 bin civarında basılan kitabın üçüncü baskısını yaptık. Böyle bir dönemde kitabın üçüncü baskısını yapmak zordur. Bunda Cumhuriyetin 50 yıllık döneminde 1937 ile 1987 yılları arasında yaşanan 7 tane sürgün hikâyesini anlatıyorum. İçlerinden birisi de bizim yaşadığımız sürgün hikâyesidir. Ben genel bilginin dışında kalmış sıradan insanların sürgün hikâyelerini yazdım.

YAŞADIĞIM DÖNEME TANIKLIK EDİYORUM

*Diğer türlerde kitap yazmayı düşündünüz mü?

Yok, hiç düşünmedim. Ben hep edebiyat üzerine yazmak istedim. Kalıcı olsun diye düşündüm. Bir edebiyatçı arkadaşım da yazdığım kitaplar için bunlar tanıklık edebiyatıdır dedi. Ben kendi yaşadığım döneme tanıklık ediyorum. O dönemin de tanıkları artsın istiyorum. İleride daha önemli araştırmacılar, edebiyatçılar çıkar ve Baba İshak’ı araştırırlar. Belki bizim yazdıklarımız yanlıştır da doğru şeyleri bulurlar. Benim edebiyattaki iddiam Nobel ödülü alacak bir eser meydana getirmek değil. Ben anlatıcıyım. Sadece anlattıklarımı yazıyorum. Bir anlatıcı üslubu ile yazıyorum. Kitaplarımı yarışmalara göndermek için birkaç dergi istedi, ama ben istemedim. Çünkü ben gençler teşvik edilsin istiyorum. Bir derginin bana vereceği ödül beni onurlandırır, ama bundan sonra katacağı bir şey yok.

*Araştırmalarınızı nasıl yapıyorsunuz?

Okuyarak yapıyorum. Namekan Baba İshak İsyanı kitabımı yazmak için 10-15 bin sayfa metin okudum. Yoksa yazamazdım zaten. Oradaki tarihsel olaylara atıfta bulunduğumuz için doğru yazmak gerekiyor. Okumadan da kimse yazamaz.

*Çocuklara yönelik yazacak mısınız?

Yetiştirebilirsem yazacağım. Önce kafamda biriktirdiklerimi yazıp bitirmem lazım. Cumhuriyet döneminde yaşanan 4 isyanı yazıp bitirmem gerekiyor.

*Takip ettiğiniz, sevdiğiniz yazarlar var mı?

Yenilerden Burhan Sönmez diye bir arkadaş var, onu çok beğeniyorum. Hasan Ali Toptaş’ın eserlerini de zevkle okuyorum.

*Bundan sonraki hedefleriniz?

Sağlıklı olduğum sürece yazmayı düşünüyorum. Şu anda Aşk ve İsyan adında bir kitap yazı- yorum. Daha bitmedi, ama belki ismi değişebilir. Şu anda yazdığım bu romanımda da Ağrı isyanına eşleriyle birlikte katılmış 4 kadını anlatıyorum.

*Günümüzde insanların kitaplara olan ilgisi nasıl?

Bir Batı gibi değil tabi ki. Yurtdışına gittiğimiz de insanlar boş zamanlarında hep kitap okuyorlar. Bizim ülkemizde böyle bir durum görmüyoruz. İnsanlar kafelerde oturuyor, ellerindeki telefonla uğraşıyorlar. Bu aşamada kitap okumak çok cazip gibi görünmüyor. Bunların hepsi geçicidir. Kalıcı olan yazı ve kitaptır. Bugün yazı olmasaydı biz Sümerleri, Gılgamış Destanı’nı ya da kutsal kitapları bilemeyecektik. Sonuçta insanlar tarihlerini, geçmişlerini, öykülerini yine bu metinlerden okuyup öğrenecekler. Çünkü her gün çağ değişiyor. Biz çocuklarımıza bu öykülerin bir kısmını anlatınca onlar bile inanmıyor. Biz dünyadaki çağ atlama döneminin canlı tanıklarıyız. Bizim yazdıklarımız çok önemli.

*Yazar olmak isteyenler ne yapmalı?

İçinde kabiliyeti olan mutlaka yazmalı. Yazdıkça daha güzel şeyler yazacaklarına inanıyorum. Şiir, roman okusunlar. Günlük popüler kitaplar gelip geçicidir. Adını bile unuturuz. Örneğin İnce Memed’i ortaokulda okumuştuk, ama hiç adını unutmam. Çocuklar eski klasik kitapları okursa ufukları daha çok açılacaktır. Her okudukları roman onların önüne yeni bir dünya ve yeni bir hayal gücü açıyor. Yazmadan önce okumalılar.

*Yurt okurlarına mesajınız?

Bence sadece okusunlar. Dünya görüşlerini değiştirmek için okusunlar. John Lennon’un “Siz hayata dair planlar yaparken, hayat akıp gidiyor” diye bir sözü var. Hayat akıp giderken de insanların kendilerini yenilemeleri gerekiyor. Monoton bir hayat yaşamanın kimseye bir yararı yok. Siz o değişime ayak uydurabilir, o değişim içinde kendinizi de değiştirebilirseniz hayat hem renklenir, hem de hayatın bir anlamı olur. Onun için de koşullar okumaktan geçiyor. İnsanlar okumadan, kendi zihinlerini yenilemeden kendilerine bir şeyler katma şansı yok.

DENİZ BAYKAL İYİ OKUYUCUMDUR

*İki dönem milletvekilliği yaptınız. Siyasete tekrar geri dönmeyi düşünüyor musunuz?

Hayır, düşünmüyorum. O defteri artık kapattım. Kitap yazmaya devam edeceğim. Bu beni daha mutlu ediyor. Keşke 20 yaşlarımda yazmaya başlasaydım. Neden o yaşlarda yazmadım diye kendime hayıflanıyorum. Siyaset iyi bir şey... Siyasetsiz hiçbir şey olmuyor, ama siyasetin Türkiye’de hem kalitesi, hem de standardı düştü. Yazarak daha iyi şeyler yaptığıma inanıyorum.

*Siyasetçiler okuyor mu kitaplarınızı?

Evet, okuyorlar. Mesela Deniz Baykal benim çok iyi bir okuyucumdur. Kitabı bitirdikten sonra yenisi ne zaman çıkacak diye hep sorar. İyi takipçilerimden birisidir. Yanındakilere benim için çok iyi bir yazar diye söyler. Allah ona da sağlık versin. (Ceren Kaya)