Bir şehir ancak böyle değişir…

Antakya’dan başlayıp, Maraş ve Malatya üzerinden geniş bir yay çizerek Elazığ,  Tunceli, Erzincan, Yozgat ve Çorum’a, hatta Tokat ve Amasya’ya kadar uzansak bu koskocaman coğrafyanın neredeyse tamamının son 40 yıllık demografik yapısını, yani nüfuslarına ilişkin değişimlerini incelesek ne görürüz? Birincisi, Alevi nüfusun bu şehirlerden sanki “koşarak kaçtığını”; İkincisi ise, bu kaçışlardan dolayı şehirlerin siyasi yapısının inanılmaz şekilde değiştiğini görürüz…

Bu coğrafyada hangi şehri ele alırsanız alın sonuç hep aynıdır. Sonucu değiştirmeyen en önemli etken bu şehirlerde Alevilere ve solculara yönelik yapılmış katliamlardır. Katliama “katliam” demenin bile zorlaştığı bu ülkede, kontrolü sürekli ellerinde tutmak isteyen güçler, “derin devletin” istihbaratıyla, polisiyle, askeriyle doğrudan işin içinde olduğu birçok “olay” meydana getirmiştir: Maraş gibi, Sivas gibi, Malatya gibi…

“Katliam” bile demekten “utananlar”a hatırlatmakta yarar var: Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit' öldükten sonra “çekmecesinden” bir belge çıkmıştı. Bu belge aslında “herkesin bildiği bir sır”dan öte bir şey değildi. “Çok ciddi bir kaynaktan verilmiş" belgede ne diyordu? "Bugün MİT, MHP ve kontrgerilla ile müşterek bir çalışma içerisine girmiş, asıl görevini yapmayıp tamamıyla MHP yanlısı bir kuruluş haline gelmiştir. Yeni vuku bulan Kahramanmaraş olayı başta Türkeş, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yusuf Ö. olmak üzere, MİT’ten Şahap H. Ali K., Mehmet K., Avukat Metin E., Nart K.’nın müşterek planlamaları ile çıkarılmıştır..."

Bu belgeye rağmen ne oldu?  A’dan Z’ye her detayı bilinen bir katliam neredeyse sol örgütlerin sırtına yıkılmaya kalkıldı. Peki başka ne oldu? Maraş, tümüyle muhafazakâr bir şehir oldu, ekonomi, siyaset ve sosyal hayat “Alevisizleştirildi ve solcusuzlaştırıldı!”  Bu şehirler inanılmaz boyutlarda değişti. Bazıları için “muhafazakârlık” kavramı bile yetersiz kalır, şehri anlatmaz. Örneğin Maraş’ta olduğu gibi…
Nasıl mı? İşte somut rakamlar: 1977 yılında Maraş’ta yaklaşık 300 bin seçmen varmış. Bu seçmenlerden 226 bini oy kullanmış. CHP yüzde 34,5 oranla birinci parti olmuş ve tam 74 bin 283 oy almış. Diğer sol oylarla birlikte Maraş’ta solun genel oyu yüzde 40 olmuş. AP, MSP, MSP ve diğer sağ partiler ise yüzde 60 oy almışlar. Toplam 7 milletvekilinin 3’ünü CHP, 2’sini AP, 1’ini MHP, 1’ini de MSP çıkartmış…
Bir yıl sonra Maraş katliamı olmuş. Sonra, Aleviler ve solcuların önemli bir bölümü şehirden ayrılmışlar. İster ‘göç’  ister ‘kaçış’, isterseniz ‘sürgün’ deyin! Ne derseniz deyin, sonuç değişmiyor!
Aradan 33 yıl geçmiş. Sene 2011. Kahramanmaraş’ta bir genel seçim daha var…

Bakalım sonuçlara ne olmuş? Aradan geçen yıllar içinde şehrin nüfusu ve seçmen sayısı yüzde yüzün üzerinde artmış, 300 binden 655 bine çıkmış ama CHP 33 yıl sonra 1977’deki aldığı oy kadar bile oy alamamış. 1977 yılında 74 bin 282 oy alan CHP, 2011 yılında toplam 64 bin 608 oy almış. Yalnız CHP mi? BDP, DSP, TKP, ÖDP, EMEP’in toplamı yüzde 12 bile etmiyor. Oy sayısı ise 69 bin 266… AKP, MHP, BBP, SP başta olmak üzere sağın oyları ise müthiş artmış! Sağın toplam oyları tam yüzde 88 olmuş!

2009’daki yerel seçimler ise Kahramanmaraş şehir merkezindeki inanılmaz değişimi bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor: Kahramanmaraş Belediye Başkanlığı için şehir merkezindeki 237 bin seçmenden yaklaşık 200 bin kişi oy kullanmış.  4 bin 666’ü CHP’ye ait olmak üzere, BDP, DSP, TKP, ÖDP, EMEP, İP’nin aldığı toplam oy 5 bin 810. Yanlış okumuyorsunuz; Yazı ile de toplam “beş bin sekiz yüz on” oy. Yüzde 3 bile değil. Yani BBP’nin tek başına aldığı yüzde 4,2 oy bile bütün soldan daha fazla. AKP, MHP, BBP ve SP’nin toplam oy oranı tam yüzde 97.
 
İnanılır gibi değil ama bu sayılar gerçek ve şehrin yapısındaki inanılmaz değişimi gösteriyor. Bu sayılar insana “bir şehir ancak bu kadar değişebilir” dedirttiriyor! Böylesine köklü bir değişimin ise tereddütsüz bir tek nedeni vardır: 1978 katliamı!
 
Bu gerçekten ısrarla kaçanlar, koca bir kenti teslim alanlar ama özellikle de “teslim edenler”, o yüzden demeç üstüne demeç veriyorlar ve yalanlarını bir gerçekmiş gibi sunuyorlar: “Biz yüzlerce yıldır bu şehirde kardeşçe yaşadık, bundan sonra da kimse bu kardeşliğimizi bozamayacak!”
 
Bu yalana “yalan” diyenler, hızla “kısık sesle” konuşmaktan kurtulmalı…
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar