Süleyman Karan

Süleyman Karan

Lalenin sapı, siyasetin çöpü!..

Artık alıştığımız türden rezil bir ilkokul müsameresi daha sergileniyor. Buram buram bayağılık kokan, yine aynı ırkçı ve dinci hamaset goygoyu üzerine şekillenen, dandik ama her türlü faşist için faydalı mı faydalı bir müsamere... Oyunun adı, ‘lale soğanının cücüğünü yemece’!

Öncelikle hemen şunu belirtelim ki, tüm bu berbat müsamerenini sebebi, AKP içindeki kararsızlarla, MHP ve BBP içindeki ‘hayırcılar’ı bir nebze olsun ‘evet’e çekebilmek. Zira tüm anketler gösteriyor ki, ‘hayır’ önde gidiyor ve bu abuk sabuk anayasa değişikliğini ne ‘devletin bekası’ ne de ‘din tacirliği’yle yutturamayacaklarını anladılar. AKP kadroları sahada çalışamıyor, yeterince motive olamıyor, çünkü propagandasını yaptıkları bu ucubenin yenir yutulur tarafı yok, millet yemiyor!

İşte bu sebeple, ‘evet’i 0.5 puan yükseltmek için bile Türkiye Cumhuriyeti’ni yedi düvele rezil etmek pahasına, uluslararası krizler yaratmaya kalkışıyorlar. Hem de kendi iktidarlarında getirdikleri Türkiye Cumhuriyeti kanunlarından bir maddeyi çiğneyecek kadar düşüklük sergileyerek.... Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun’un 94’üncü maddesinin A bendinden buyrunuz: ‘Yurtdışında ve yurtdışı temsilciliklerde seçim propagandası yapılamaz’.

Zaten CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Binali Yıldırım’a verdiği soru önergesinde, “60’ıncı Türkiye Hükümeti’nin 2008 yılında çıkarmış olduğu yasa ile ‘yurtdışında’ propaganda yasaklanmışken ve yasa gereği yurtdışı elçilik ve konsolosluk binalarında siyasi propaganda yapılamayacağı açıkken, Dışişleri Bakanı’nın Almanya’da kanuna aykırı yaptığı siyasi propaganda hukuk ve temayüller açısından uygun mudur?” diye sordu. Tabii ki buna cevap verilmeyecek!

Bakan değil sanki parti militanı

Bu kanunu hiçe sayıp, Almanya’da, Hollanda’da yasayı çiğneyen ise herhangi bir AKP’li değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin iki bakanı... Hem de devletin kasasından para harcayarak, partisinin propagandasını yapmaya kalkışacak kadar, bu ülkeyi küçük düşürmeyi göze alabiliyorlar. Bir ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüğü, bizzat o ülkenin bakanları yapıyorsa, yani bir ülkeyi küresel ölçekte küçük düşürmeyi göze alıyorsa, o ülkede siyaset çürümüş demektir. Zaten çürüyeli yıllar oldu, kokudan burnumuzun direği sızlıyor!

Traji-komik yandaş medya

Bu berbat müsamereyi düzenleyen her kimse, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya’yı oyuna dahil etmesi boşuna değil. Zira her türlü yalanı ‘başörtülü bacı’ üzerinden yutturabileceğini deneyimle sabitlemiş bir provokatör zihniyetin temsilcisi... Üstelik bu sefer kendilerini de aştılar, artık bir ‘başörtülü bakan bacı’ mağduriyetinden şekeri kaçmış sakızı geviş getirme fırsatı doğacak. Yanına birkaç tane de soytarılık yapacak yandaş medya mensubu kattınız mı, seyreyleyin cümbüşü... Ben sadece AHaber’in muhabirini izleme utancını yaşadım bir Türkiye Cumhuriyeti yurttayı olarak... Köpekli polis 20 metre ötedeyken, “Köpeği üstüme saldılar” diye bas bas bağırıyordu. Bu arada TV’lerin görüntülü olduğunu unutmuş olsa gerek, ha bilmiyor da olabilir tabii!..

‘Evet’ cephesi tıngırdıyor

Mesele apaçık ortada... Birkaç milletvekili ve Devlet Bahçeli dışında, referandumda ‘evet’ diyecek MHP’liyi ara ki bulasın. BBP’yi, hani şu yüzde 1 oyu olan ve Melih Gökçek’in yedek partisi haline gelen partinin başkanını artık hangi vaatlerle kandırdılarsa, parti olarak ‘evet’ vereceklerini açıkladı. Daha anında bu partinin kalesi olan Sivas’tan, il örgütü parti başkanını ‘hükümsüz’ ilan etti. Ünye’deki AKP mitingini gördünüz mü bilmem, ama ben herhangi bir kıraathaneye otursam o kadar adamı çevreme taplayabilirim. Bu arada Ünye’de AKP ciddi bir seçmen tabanına sahip. Yani ‘evet’ cephesi fena halde tıngırdıyor. İşte tüm bu olup bitenlerin sebebi bu!

Nazi’nin dostu lümpen gerici

Zaten bekliyorduk bir numara... İlk numara torbadan çıktı. Avrupa’yla gerilim yarat, tüm dünyayı Türk’e ve İslam’a düşman ilan et, sonra bu hamasetten artık 0.5 puan mı, 1 puan mı ‘evet’ devşir. Ve bunu Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni cihana rezil etmek pahasına yap!

Yaparlar, zira bugüne kadar yaptıkları yapacaklarının garantisidir! Elde güzel fırsatlar da var üstelik... Mesela Geert Wilders denen ruh hastası bir Nazi artığı Hollanda’da iktidarı zorluyor. Herif hem Türk düşmanı hem de İslam düşmanı... Eline fırsat geçse belki Naziler gibi temerküz kampı da kurar. Ve pek yakında Holanda’da seçim var.

Holanda hükümetinin Türk bakanların ziyaretini ötelemesinin temel sebeplerinden biri işte buydu... Bu faşistin ekmeğine AKP yağ sürmesin diye bu kadar direniyorlardı. Anlatamadılar dertlerini... Ve işte sonuç, AKP’li bakanların kışkırttığı gurbetçiler, Rotterdam’da ortalığı birbirine katarken, Wilders ellerini oğuşturuyor. Zira seçimlerde en az birkaç puanı bizzat nefret ettiği Türk-İslam sentezi partinin militanları onun için devşiriyor. AKP ile Özgürlük Partisi koalisyonu hem Türkiye’de, hem Avrupa’da faşizmi yükseltiyor!

Portakal bıçaklama diplomasisi!..

Bu hamaset yüklü provokasyonlar bir ölçüde sonuç verecektir. Anayasa referandumunda bir ihtimal bir-iki puan ‘evet’ oylarını yukarıya taşıyacaktır. Bu arada Türkiye’nin uluslararası  prestiji ise bir 10 puan daha düşecektir. Tabii düşecek bir alt sınır kaldıysa... Bakınız  diplomatik alanda nasıl bir çağ atladık! Devletimizin koruması altında olan konsolosluğa polisin gözü önünde bir serseri giriyor, Holanda bayrağını indirip Türk bayrağı çekiyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin bir diplomatik makamı bile koruyamadığını dünya aleme ilan ediyorlar! Başka bir grup portakal bıçaklıyor, suyunu sıkıyor, içiyor! Türk’ün gücünü dünya aleme göstermek için... Dışişleri Bakanı, Fransa’ya gidiyor, Hollanda hükümetine ‘g.. lalesi’ çağrışımı yapacak sözlerle dolu bir demeç veriyor!

Türkler, hiçbir zaman bu denli küçük düşürülmemişti. Tarihimizde hiç bu kadar rezil rüsva olmamıştık. Ama şaşıracak bir şey yok. Zira Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz’in yanında Kuvva-yı Milliye’ye kurşun sıkan Anzavur haini, İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’e Müslümanlar’dan SS birlikleri kurduran İhvan’ın müftüleri, Kubilay’ın kafasını kesen afyonkeşleri sahiplenen bir gelenekten gelenlerin kendini anti-emperyalist, anti-faşist ilan ettiği bir soytarılıkta, başka ne olabilirdi ki!

Bu arada mili değerlerimizden birini önce özel sektöre peşkeş çeken, şimdi de Hollanda şirketi olmasını sağlayan da bunlar. Onu da bir hatırlatalım dedim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar