'Siyaset rezaletin bizzat kendisidir'

'Siyaset rezaletin bizzat kendisidir'

Ünlü oyuncu, müzisyen Fırat Tanış yeni oyunu 'Gelin Tanış Olalım' ile izleyici karşısına çıkıyor

 Fırat Tanış, tek kişilik oyunu Gelin Tanış Olalım ile izleyiciyi Anadolu’nun kadim topraklarına götürüyor. Pir Sultan’dan Yunus’a, Aşık Veysel’den Somuncu Baba’ya uzanan hikayeler, türküler, deyişler ve mesellerle zenginleştirdiği oyunda, hoşgörüyü yeniden hatırlamaya çağırıyor. ‘Gelin Tanış Olalım’ diyerek izleyiciye toplumsal mesajlar veren Tanış, oyununun doğuş sürecini Sözcü’ye anlattı. Politik duruşuyla tanıdığımız ünlü oyuncu, siyasetin toplum üzerindeki etkilerini de eleştirdi.

Çocukluğunuzdan beri ilgileniyorsunuz tiyatroyla. Nasıl bir yolculuktu sizin için?
Lise tiyatrosu geleneğinden gelen biriyim ben. Fikirtepe’de, Mehmet Beyazıt Lisesi’nde tanıştım tiyatroyla. Oranın dokusu çok enteresan, çok karmadır. 70’li yıllardan süregelen, çok köklü bir tiyatro geleneği vardır. Farklı kültürlerde ve koşullarda insanlar iç içe yaşarlar ve hiç kirlenmemişlerdir. Dolayısıyla o ayrıştırılmamış farklılıklar beni yaşamım boyunca beslemiştir. Oyunculuk sonradan tanıştığımız bir kavram olmadı. Herkesin taşıdığı bir karakter diye düşünüyorum. Biz, insan ilişkilerini oyunla deşifre ediyoruz. Doğduğumuz andan beri başlıyor bu yolculuk. Bebeğin, anne memesini araması da bir oyun.Yaşamımız oyun üzerine kurulu. Bu nedenle tiyatronun yeri özeldir mutlak. Bir meslek olmadığını görüyorsunuz. Hepimizin kendi yaşamlarımızda birer kahraman olduğunu farkettiriyor tiyatro. Ve tartışmasız, oyunculuk herkesin icra edebileceği bir sanattır. Yeteneğin son derece uydurma olduğunu görüyorsunuz. “Yetenekli, güzel, zayıf değilsen oyunculuk yapamazsın” diyen özel yetenek sınavları bazı kadrolarda. İnsan yarıştırıyorlar. Oysa kabiliyet değil farkındalık gerektirir oyunculuk. Bu tarz özel yetenek sınavlarımda özellikle İstanbul şivesi esas alınır. Fakat ağır Laz ya da Kürt şivesi konuşan bir insanın da kendini Juliet gibi hissetmeye hakkı vardır. Oyunculuk serüvenim boyunca tiyatronun kaynağı olan ‘insan’ı ele aldım ben.
Gelin Tanış Olalım’ ile izleyici karşısına çıkıyorsunuz. Ne ile karşılaşıyor seyirci ? İki oyun oynadık. Hayatımda görmediğim bir seyirci profili gördüm. Bizim lise gibiydi ya. Toplumun bütün bireyleri o koltuktaydı. Beyaz yakalı da gelmişti, laik, seküler, muhafazakar bireyler de vardı, ötekiler de. Hoşgörüyü işledik biraz. 3,4 sene önce aklıma gelen bir projeydi. Anadolu’da radyo dinleyen, günlük basılan gazeteyi geç alan insan saflığına değindik. Yunus Emre’den Pir Sultan’a, Aşık Veysel’den Somuncu Baba’ya kadar uzandık. Keloğlan’ı anlatıyoruz, Kaygusuz’u, Cerrahi’yi anlatıyoruz. Aralarda meseller okuyup, türküler söylüyoruz. Bu oyun kimseyi, ama hiç kimseyi öteleyen bir dil kurulmadan hazırlandı. Herkesi çağırdı. Dolayısıyla çok güzel reaksiyonlar aldık.
'SİYASET REZALETİN BİZZAT KENDİSİDİR'
Dokunduğunuz insanlar yaşamını hoşgörü üzerine şekillendirmiş bilgelerdi. Son dönemlerde, bütün bu örneklerin aksine birbirimize karşı biraz tahammülsüzleştik sanki… İnsanların tahammülsüzleşmesi değil ne yazık ki tahammülsüzleştirilmesi gibi bir durum var. Siyaset belası için ‘tahammülsüzlük’ biçilmiş kaftandır. Böyle bir kitleyi yönetmek, yönlendirmek ne yazık ki çok kolaydır. Hele ki bütün medya iletişim araçları kendi elinizdeyse toplum adına düşünmek kadar kolay ne olabilir ki? İnsanların anı yaşama lüksü ellerinden alınıyor. Kaygılı, tedirgin ve tahammülsüz tiplere dönüşüyoruz. Siyaset rezaletin bizzat kendisidir. Dünya genelinde de böyledir fakat Türkiye’deki siyaset biçimi çok daha çirkin ve kirlidir. Köleleri avutma sanatı olan siyaset toplum psikolojisi üzerinde ne yazık ki çok belirleyici oluyor.
Ben Türkiye’de sanatın yalnızlaştırıldığını, sanat eserlerinin de kimsesizleştirildiğini düşünüyorum. Tahrip edilen tarihi yapılar, sinema, tiyatro, opera izleyici kitlesinin geçmiş senelere oranla azalması durumu… Siz ne düşünüyorsunuz?
Hepsinin içinden ‘insan’ı çıkardılar. Sinemadan, tiyatrodan, müzikten… Basit olan, yalın olan ama değersiz olmayan kaynağı, insanı yok ettiler. Tiyatroya, Shakespeare’ı anlamak ve izlemek için gidiyorsunuz. Sahnede Lord gibi davranan bir adam görüyorsunuz. Oysa Othello oyunundan çıkarmamız gereken sonuç, kadına yönelik şiddetin ne gibi sonuçlar doğuracağı konusu. İnsan dediğimiz varlık, meselenin biçiminden çok özünde saklı. Oradan insanı çıkarırsanız her şey şekile dönüşür. Geriye de tiyatroculuk, yönetmencilik, şarkıcılık, popçuluk, topçuluk kalır. İnsan yok çünkü icra edenin insanla teması yok.
'SİYASETÇİLER TASINI TARAĞINI TOPLAYIP GİTSİN'
15 Temmuz’dan beri yaşanan olayları nasıl ele alıyorsunuz ? Siyaset bir çamur deryasıdır. Siyasetçiler, konuşmaktan, tüketmekten bir an önce, fakat çok büyük bir hızla, derhal uzaklaşmalıdır. Çevremde bir tek siyasetçi görmek istemiyorum. Hiçbirinin derdi beni ilgilendirmiyor. İktidarı da, muhalefeti de tasını tarağını toplayıp bir an önce çekilsinler.  Dünya üzerinde yaşayan bir homosapiens olarak, tekerleği, yazıyı, medeniyeti bulacağım, ilim irfan öğreneceğim, imanım gevreyecek, adamın biri kalkıp beni yönetecek. Ne mürid, ne mürşid. Bizim yönetilmeye ihtiyacımız yok. Nedir bu siyaset belasından çektiğimiz be kardeşim… Ayrıca askeri ya da sivil darbenin de karşısındayım. Kabul edilir yanı olabilir mi? Asla.
Sanatın, böyle zamanlarda nasıl bir etkisi oluyor sizin için?
Çok yerine getirici oluyor…
Gelin Tanış Olalım’ı Anadolu’ya götürecek misiniz?

‘Gelin Tanış Olalım’ uzun süre devam eder gibi geliyor. Haziran’dan beri sergiliyoruz, çok da sevildi. Turne düşünüyorum. Her yere götürmek istiyorum bu oyunu. Anadolu insanıyla daha fazla bir arada bulunmak istiyorum. Beklediklerini biliyorum. Altyapısında büyük emekler var bu oyunun. Dokunulmamış bölgelere götürmek istiyorum. Gelin Tanış Olalım, 2 Temmuz’da Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde