Açık lise ve gençleri bekleyen tehlikeler!

Geçtiğimiz günlerde köşemde ‘Eğitim, rakamlarla kurtulur mu ?’ başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Özellikle 4+4+4 on iki yıllık zorunlu eğitimle beraber, açık liselere devam eden öğrenci sayısında artış olduğunu ve 901 bin 487 öğrencinin hâlihazırda açık liselere devam ettiğini belirtmiştim.
Bu konuyla ilgili olarak Çelikel Eğitim Vakfı’nın, Hollanda Konsolosluğunun finansal desteği ile yürüttüğü ‘Benim Meslek Lisem Gençlik Dostu Projesi’ kapsamında 1 Eylül 2013-30 Haziran 2014 tarihleri arasında bir grup ‘mesleki açık öğretim lisesi’ öğrencisi ile ilgili çalışma yaptı. Çalışma sonucunda, benim de daha önce kısaca bahsettiğim gibi, açık liselerin gençlerin sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarına uygun olmadığını ortaya çıktı.
Sever İmpeks Danışmanlık katkılarıyla gerçekleştirilen çalışmada, 7 kız, 7 erkek olmak üzere toplam 14 öğrenci ile 2 rehber öğretmen ve bir klinik psikolog yer aldı. Derinlemesine görüşme yöntemine dayalı çalışmada aşağıdaki bulgular ortaya çıktı.

Günlük hayatı etkiliyor

Mesleki açık lise dönemi, örgün eğitimden daha esnek yapısıyla öğrencinin günlük hayatını etkiliyor. Öğrencilerin, özellikle ‘düzene’ ihtiyaç duyduğu gözlemleniyor.
Özellikle ilk zamanlar, öğrenci eğer hemen çalışmaya başlamadıysa, bir boşluk, amaçsızlık ve bocalama içine giriyor. Örneğin, uyku düzeni değişiyor, geç saatte yatıp öğlene kadar uyuyor.
Çoğunlukla kızlar, aile kısıtlamaları sebebiyle kendilerine ev dışında bir düzen yaratamıyor. Onlardan, evde kalarak ev işlerinde yardım etmeleri bekleniyor. Çalışanlar ise, mesleki açık lise ve çalışma hayatının gerekliliklerini karşılayabilecek bir düzen oluşturma konusunda zorlanıyorlar.
Arkadaşlardan ve yaşıtlarının dahil olduğu sosyal ortam ve düzenden uzak kalmak dışlanmışlık duygusuna sebep oluyor. Okul ortamında yaşıtlarıyla beraber büyümenin/sosyalleşmenin getirdiği olumlu etkilerinden mahrum kalıyorlar. Yüz yüze derslerin kısıtlı olması ve ders takibinin tamamen öğrenciye bırakılması, böylece öğrencinin ‘kendi kendisinin velisi olması’ beklentisi gerçekçi değil.
Bu yaşın doğası otokontrol kurmaya uygun değil. İçselleştirilmiş çalışma disiplininin olmaması da bir sorun. Bu yaşta, deneyimleyerek öğrenmek esas alınmalı.
Bu sürecin en kritik sonuçları…
Eğitim hayatındaki başarısızlık, çocukları bir sonraki adıma, ‘erken yetişkinliğe’ yöneltiyor.
Bir an önce herhangi bir işe girme, para kazanma, erken evlenme, aile kurma kurguları yapmaya başlıyorlar.
Çoğu zaman, iş piyasasına oldukça dezavantajlı bir noktadan tamamen vasıfsız olarak giriş yapmak zorunda kalıyorlar. Bu da onları aslında her türlü istismara açık hale getirebiliyor.
Onlar da açık lise diplomasıyla üniversiteye girme, büyük şehrin rekabetinde kalifiye iş bulma ihtimallerinin düşük olduğunun bilincindeler.
Yaşıtlarıyla kendilerini karşılaştırdıklarında gördükleri eşitsizlik, rekabet, öfke yaratabiliyor.
‘Katmerli başarısızlık’ hissi benlik algısına yerleşebiliyor.
Kısacası, uzmanlara göre, açık lise eğitimi, küçük istisnalar dışında, ergenlik döneminin gelişimsel ihtiyaçlarına uygun bir sistem olmadığı ve gençlerin çok ciddi tehlikelerle karşı kaşıya olduğunu gösteriyor. Maalesef böyle giderse mevcut eğitim sisteminden dolayı, önümüzdeki yıllarda açık lise eğitimine devam edecek öğrenci sayısı daha da artacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar