Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Mankafa

Suriye son 30 aydır Türkiye’nin iç ve dış politikasında belki de en önemli konu. Suriye’de sonuç ne olursa olsun, bunun yıllarca böyle devam edeceğine inanıyorum.
Tıpkı Irak’ın olacağı gibi...

Bunun da çok farklı nedenleri var. Ancak bu nedenlerin başında; Türkiye’nin Suriye’de savaşan Radikal İslamcı gruplara verdiği destek ve Kürt sorunu gelmektedir.
Belki de bu nedenle, bunu bilen mankafalar her fırsatta Suriye’nin PKK’ya verdiği desteği hatırlatma gereği duymaktadırlar. Çünkü onlara göre; ancak bu yolla, Türk halkı Suriye’ye düşman edilebilir ve dolaysıyla AKP’nin Suriye  politikasına destek sağlanır. Yani bu mankafalara göre; her fırsatta Baba Esad’ın PKK‘ya verdiği destek hatırlatılırsa, Türk halkı oğul Esad’ı düşman olarak görebilir ve böylece, Başbakan Erdoğan’ın Esad’a karşı tüm söylemleri meşruluk kazanmış olur. Böylece, bu mankafalar Başbakan Erdoğan ve AKP’nin rızasını kazanmış ve kendi derinliklerindeki sığlığı kanıtlamış olurlar.
Şimdi gelin bu söylemin gerçeğine bakalım.

12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra, birçok sol eğilimli genç Suriye’ye kaçtı. Bunlar arasında Abdullah Öcalan da vardı. Öcalan, Suriye devletinin kendisine sağladığı destekle, PKK’yi güçlü bir konuma getirdi. O dönemde Türkiye ile Fırat’ın suları konusunda sorun yaşayan Baba Esad, o soğuk savaş koşullarının da etkisiyle, PKK’yı bir kart olarak kullanmayı amaçlıyordu.1987’de rahmetli Turgut Özal’ın Şam gezisi bu konuda bir dönüm noktasıydı.
Çünkü Özal, Baba Esad ile 5 yıllık bir protokol imzalamıştı. Bu protokole göre Türkiye, Suriye’ye saniyede 500 metreküp su bırakacak, karşılığında da, Suriye PKK elemanlarının Türkiye’ye sızmalarını önleyecekti. Anlaşma çok ciddi bir şekilde uygulandı. Ancak Ekim 1991’de yapılan seçimde ANAP kaybedince, DYP iktidar oldu ve Başbakan Demirel Atatürk Barajı’nın açılışında “Araplar petrollerini nasıl para ile satıyorsa, biz de sularımızı para ile satacağız” türünden bir konuşma yaptı. Demirel bununla da yetinmeyerek  Suriye ile su konusunda imzalanması gereken anlaşmayı askıyı aldı. Bunun üzerine, Şam-Ankara gerginliği yeniden eski konumuna döndü. Ancak, PKK elemanları artık Suriye’de değildi. Çünkü Saddam’ın Kuveyt’ten çıkarılmasından sonra (Şubat 1991) Çekiç Güç Türkiye’ye geçmiş ve Iraklı Kürtler Kuzey Irak’ta  bağımsız konuma gelmişlerdi. PKK da, dağılan Irak ordusunun birçok silahını ele geçirerek, Kuzey Irak’ta önemli bir güç haline gelmişti. Öcalan ise, Şam’da kalmaya devam ediyordu. Ağustos 1998’de, Ankara Suriye’yi tehdit edince, Baba Esad Öcalan’a “Senden dolayı Türkiye bize savaş ilan etmek üzere, takdir senindir” dedi. Bunun üzerine, Öcalan 9 Ekim 1998’de Suriye’den ayrılarak Yunanistan’a gitti. 22 Ekim 1998’de ise Adana’da Suriye-Türkiye Güvenlik İşbirliği Anlaşması imzalandı ve iki ülke PKK’ya karşı ortak mücadeleye başladı. Oğul Esad’ın Haziran 2000’de iktidara gelmesinden sonra da, bu işbirliği en yoğun ve kapsamlı bir şekilde devam etti.

Nitekim PKK’lılar bundan dolayı oğul Esad’a çok kızarlar.
Peki, Baba Esad 1980-1998 döneminde Öcalan ve PKK’ya farklı düzeylerde destek verirken Ankara ne yapıyordu ?
Saddam’a göre, Öcalan gibi ‘terörist’ olan Barzani ve Talabani’ye kırmız pasaport ve her türlü desteği veriyordu.
Ya Batılı ülkeler?

Hepsi PKK’ya destek veriyordu. Esad bu desteği kesince, bu ülkeler desteğe devam etti. Bugün bile, PKK’ya bağlı yüzlerce kurum, örgüt ve dernek AB ülkelerinde faaliyet gösteriyor. Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt başta olmak üzere, askeri ve siyasi yöneticilerin açıklamalarına göre; Kuzey Irak’taki Kürtleri korumak için Türkiye’de yerleştirilen ve bunun için burada 12 yıl kalan Çekiç Güç, Kandil’deki PKK’lılara askeri malzeme atıyordu. PKK da bu yardım sayesinde sürekli güçleniyor ve Türkiye’ye karşı ciddi tehlike oluşturuyordu.
Nitekim, 1992-1997 döneminde PKK’nın saldırıları çok tehlikeli boyuta ulaşmıştı. Türk ordusu bu dönemde yaklaşık 20 kez sıcak takip operasyonları ile Kuzey Irak’a girip çıkıyor ama sonuç alamıyordu. Çünkü; Türkiye’de yerleşik Çekiç Güç ve Barzani’ye bağlı Peşmergeler PKK’ya destek veriyordu.
Tüm bu dönemde, Baba Esad’ın PKK’ya destek vermesi olası değildi. Çünkü Kuzey Irak, Amerikan, Fransız ve İngiliz uçaklarının denetimi altındaydı. Yani; Öcalan’ı Şam’da barındıran Baba Esad, PKK militanları ile direkt temas halinde değildi. Ama Kuzey Irak’tan Türkiye’ye girip çıkan ya da Türkiye’nin içlerinde savaşan PKK’lılar talimatlarını ‘Serok’ yani Başkan Öcalan’dan alıyordu.
Sonrası malum…

Öcalan CIA ve MOSSAD’ın operasyonu ile Kenya’da yakalandı ve Türkiye’ye teslim edildi.
Rahmetli Ecevit, yıllar sonra “Bu Amerikalılar Öcalan’ı neden bize verdiler bir türlü anlamadım” diyecekti!..
Yarın: Biraz daha detay.


Önceki ve Sonraki Yazılar