Futbolda Amerika'yı çok konuşacağız…
Her ne kadar bir kez daha milli takımlar bazında hayal kırıklığı yaratmış olsalar da, İngilizler dünyanın en değerli ve en çok izlenen ligine sahipler.
Futbolun anavatanı olarak kabul edilmeleri, futbol ve taraftar kültürünün gelişmişliği ve gelenekselliği yanında İngilizler'in olağanüstü pazarlama becerisi de bunda etken. Müzik, sinema, kraliyet ailesi vs. sahip olduğu her şeyi bir pazarlama gücüne çevirebilen İngilizler'in artık bu konuda çok ciddi bir rakipleri var.
Amerikalılar ve ligleri MLS.
Dünya Kupası’nda 16’larda Belçika’ya elenmiş olsalar da hem oynadıkları futbol gelecek adına beğeni topladı, hem de kalecileri Tim Howard kupanın en çok konuşulanları arasına girdi. Özellikle de elendikleri Belçika maçındaki performansıyla…
Amerikalılar'ın kupada 1. oldukları bir konu vardı ki, o da turnuvayı sosyal medyada en çok konuşan ülke olmaları.
Diğer yandan taraftarları ile de göz doldurdular. Bizim millilerle yaptıkları hazırlık maçında o taraftar topluluğunu görmüş ve ön yargılarımızla şaşkınlıkla izlemiştik.
“Futbol ve Amerika” deyince bu ön yargı hemen ortaya çıkıyor.
Oysa futbol çok küçük yaşta üstelik de karma olarak Amerikalılar'ın hayatına erkenden giriyor. Erkek futbolunun popüler dünyaya dâhil olması ise planlı bir çalışmanın ürünü. “NFL, NBA, MLB gibi markalaşmış, kitleselleşmiş ve birer sektör haline gelmiş sistemlerin arasında futbola nasıl yer açarız?” sorusuna cevap bulmaları zor olmamış.
Önceliği kadın futboluna vererek birkaç ülke ile birlikte bu konuda liderliği üstlendiler. Ardından Beckham gibi bir markayı tam bir pazarlama başarısı ortaya koyarak kullandılar. Bilet ve üyelik sistemi konusunda zaten uzmanlaşmış olduklarından diğer kulüp sporlarında uyguladıkları sistemleri futbola aktardılar. (Bu konuda hala kendilerini yetersiz görüp araştırmalara devam ediyorlar, bilet satışını bir işlem değil bir deneyim haline getirmeyi hedefliyorlar).
Taraftar bağlılığı, etkinlik yönetimi ve spor pazarlaması konusunda da üst seviyedeki deneyimlerini futbola aktardılar.
Popüler kültür pazarlama konusunda dünyanın bir numarası olan ABD, futbol konusunda da Avrupa’nın köklü liglerine rağmen 5 büyük ligi zorlayacak bir potansiyelle geliyor.
Avrupalılar da Amerika futbol pazarına göz dikmiş durumda…
2012 yılından buna New York borsasından hisseleri görülen Manu Amerikan, spor aktörleri tarafından da ciddiyetle takip ediliyor. Özellikle üyelik sistemi. Amerika yaşayan MANU üyeleri her yıl üyelik aidatları yatırırken hayatları boyunca canlı olarak izlemedikleri bir takıma sadakatle bağlılıklarını gösteriyorlar.
Neyse ki bu durumu dikkate alan MANU, bu yıl Amerika turuna çıkıyor.
Yapılan araştırmalara göre Amerika’da yaklaşık 60 milyon futbolsever var. Ve yine aynı araştırma Amerikalı her 4 futbolseverden 1’inin okyanusun diğer tarafından Bayern Münih’i takip ettiğini söylüyor.
Yani Bayern Münih’le, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’nın 1. Profesyonel Ligi MLS’nin karma takımının 6 Ağustos’ta oynayacağı özel maçın öylesine tasarlanmış bir etkinlik olmadığını da görüyoruz.
Manchester City ise işi sahaya taşıyanlardan. Geçen yıl Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehrinde bir futbol takımı kurdular ve New York Yankees Kulübü ile ortak olarak kurulan takım 2015’ten itibaren ABD 1. Futbol Ligi'nde mücadele edecek.
Yeni fanlar edinmek, yeni pazarlara açılmak ve sponsor adaylarının dikkatini çekmek için geçen yıl Uzakdoğu’yu tercih eden kulüplerin bu yıl hedefi Amerika…