Merhumu nasıl bilirdiniz?

Başlıktaki bu soruya, “iyi biliriz” diye yanıt verilir. Çünkü geleneklerimizde, göreneklerimizde ölünün arkasından kötü konuşulmaz.
12 Eylül’ün acımasız diktatörü Kenan Evren’in cenaze töreninde de sordu, imam efendi:
“Merhumu nasıl bilirdiniz”
Törene katılanların bir bölümü yanıtladı:
“İyi biliriz” diye. Büyük bölümü ağzını açmadı, boynunu büktü.
Yine sordu hoca efendi:
“Hakkınızı helal ediyor musunuz?”
Yanıt, 12 Eylül mağdurlarından ve
onların yakınlarından geldi:
“Etmiyoruz.”
12 Eylül’e kadar ihtilal için zemin hazırlamak amacıyla, gençleri provoke eden Evren’in bu tutumunu bir yana bırakıyorum.
12 Eylül döneminde, faşizme karşı çıkan, boyun eğmeyen tek yayın organı Arayış Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü olarak görev yapmış, Bülent Ecevit’in yazı yazması ve mesleğini yapması yasaklandıktan sonra da dergiyi bütün baskılara karşın yaşatmış biri gazeteci olarak, Evren’i ciddiye almadım.
Merhum Ecevit veya kendim için değil, bizleri mahkemelere baskı yaparak hapse attırdığı için hiç değil, halka yaptıkları için
affetmeyeceğim Evren’i.
12 Eylül sonrası marifetlerini aklımda
kaldığınca sıralayayım:
“1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı. Yaklaşık 7 bin kişi için idam istendi. 517 kişiye idam cezası verildi. Bunlardan 50'si asıldı. 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 300 kişi kuşkulu bir
şekilde öldü.”
Dahası da var, 1402’lik öğretim görevlileri, devlet memurları yaratıldı. Bunlar ya sürüldü,
ya işlerinden oldu.
Binlerce kişiye işkence yapıldı. İşkence
sırasında ölenlerin sayısını bilen yok.
Evren, utanmadan sıkılmadan, idam edilen gençler için “asmayıp da besleyelim mi”
diyebildi.
Darbeci faşistler, 1961 Anayasası’nın değiştirilmesi için Danışma Meclisi kurup, yeni
bir anayasa yaptırdı.
Sonuçta, Türkiye’de düzeni değiştirdiği, değiştirdiği düzen sonucu laiklik karşıtı, irticayı “hak bilen” insanları iktidara taşıdığı için
hiç ama hiç affetmeyeceğim.
Bir diktatör gelip gitti.
Böyle gidişi hiç ama hiç düşünmemişti kuşkusuz Evren. Kendisini iktidarda iken alkışlayanlar, el etek öpenler bile yoktu cenazesinde.
Evren’in cenazesine, yalısında gazeteci eşiyle birlikte ağırladığı, başyazılarında methiyeler düzdüğü gazeteci de gelmemişti.
Yalnız, o başyazar değil tabii, onun gibi
niceleri gelmedi, gelemedi.
Hatta, “Ahh paşam, sizin zamanınızda ben olacaktım ki belediye başkanı… Sizin desteğinizle İstanbul'u uçururdum!” diyen kişi de yoktu
cenaze töreninde.
Kimler vardı?
Yalnızca, aile ve mecburcu protokol.
Diktatörlerin sonu bu işte.

Önceki ve Sonraki Yazılar