Merkez Cephe'ye karşı Demokratik Cephe...

Öyle anlaşılıyor ki AKP, bu seçimde, "Milliyetçi, mukaddesatçı ve muhafazakar" bir blok oluşturmak istiyor. Davutoğlu başkanlığında kurulan "geçici seçim hükümeti"nin yapılanması bunun işareti.
Bir yanda, Alpaslan Türkeş'in oğlu Tuğrul Türkeş, diğer yanda Büyük Birlik Partisi'nin eski Genel Başkanı Yalçın Topçu... Ve 7 Haziran'da yüzde 2 civarında oy alan Saadet Partisi ile sürdürülen "seçim ittifakı" çalışmaları...
Öte yandan eski ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu kimi liberaller ile "ılımlı solculara" çengel atma girişimi... Bütün bunlar, AKP'nin seçimi kazanma adına yeni bir imaj yaratıp "merkez partisi" olma yolundaki çabalarını gösteriyor.
Olur mu? AKP'nin bu stratejisi işe yarar mı, bilinmez.

***

AKP, böyle bir hamle içerisindeyken, diğerleri ne yapıyor?Örneğin CHP?
CHP, 7 Haziran önseçim sonuçlarını önemli ölçüde muhafaza edecek. Kılıçdaroğlu da öyle söyledi... Kulislerde, kimi kontenjanlarda ve önseçim sonuçlarının "seçilmiş milletvekilleri hariç" alt sıralamalarında değişikliğe gidilebilir. Bu sıralara, kamuoyunun yakından tanıdığı ve oy getirebilecek isimlere yer verileceğinden söz ediliyor.
Mesela İstanbul 3. Bölge... CHP, buradan 9 milletvekili çıkardı. Eski başarılı milletvekillerinden Ali Özgündüz'ü ya da Umut Oran'ı koy 10'uncu ya da 11'inci sıraya... Çıkıp gelsinler! Ki bu isimler kamuoyunun ve örgütün yakından tanıdığı isimlerdir. Bir başka örnek, Erdal Aksünger... Kılıçdaroğlu'nun başdanışmanlarından... Kendi alanında (bilişim) parmakla gösterilen bir isim. O'nun da İzmir'den değerlendirilmesi partinin yararınadır.
Bu arada öğrendim ki yerel seçimlerde, CHP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mansur Yavaş, Ankara'dan kontenjana konacak. Eski Demokrat Parti Genel Başkanlarından Mehmet Ali Bayar da düşünülen isimler arasında. Dahaları da var... Iğdır'da Yücel Arslantaş, Kahramanmaraş'ta Ali Öztunç...

***

CHP adına bütün bunlar yapılabilir düşünülebilir, girişimlerdir. Ancak, özünde palyatiftir ve günü kurtarmanın ötesine geçecek bir anlayış değildir.
CHP'nin daha ilkesel temelde bir strateji güderek, Türkiye'nin tüm demokratik, özgürlükçü ve cumhuriyet değerlerini içselleştirmiş bütün kesimleri bir araya getirme gayreti olmalıdır. CHP şemsiyesi altında bütün bu değerleri bir araya getirmelidir. Her kim ki, cumhuriyetin, demokrasinin, insan haklarının ve özgürlüklerin akıbetinden endişe duyuyorsa, bütün bunları birleştiren adresin adı olmalıdır CHP... Kısacası bu bağlamda bir blok oluşturmalıdır. Kendisi dışında "parlamento içinde ya da dışında olsun" bir "zeytin dalı" inşaa edebilmenin gereğini yapmalıdır. Yarım puan, bir puan... Hiç farketmez... hiç biri feda edilebilecek değerler değildir. Türkiye'nin içerisinden geçtiği süreç, bu hesapları yapmaya engeldir çünkü...
Kimse yanlış anlamasın; eğer AKP, bir "Merkez cephe" oluşturma gayreti içerisindeyse, CHP'nin de buna karşın "demokratik cephe" girişiminde bulunması çok doğaldır. Bu; ülkenin ve seçmenin bölünmesi demek değildir. Tam tersine, çağdaş, modern, demokrat ve özgürlükçü bir Türkiye'nin yarınlarına sahip çıkma anlamına gelir.
Değil mi ki CHP, "Yaşanacak bir Türkiye" istiyor. Esas formül budur. Ancak bunun için CHP dışındaki ulusalcı sol ve demokrat unsurlar da  işin ciddiyetinin farkında olmalıdır. Kısacası, herkes ne olduğunu, nerde durduğunu ve gücünü bilerek davranmalıdır!

Önceki ve Sonraki Yazılar