Süleyman Karan

Süleyman Karan

Merkezkaç kuvvetiyle merkez gibi görünmek

Türkiye, tarihiyle hesaplaşmayı bitirmesi mümkün olmayan bir ülke gibi görünüyor. Bitmeyecek, çünkü siyasi fay hatları öylesine bir ‘suni denge’yle bölüyor ki nüfusu, konjonktürel olarak ço- ğunluğu ele geçiren sağ partiler, iktidarda uzun sü- re kalabiliyor. Bu fay hatları öylesine itiyor ki birbirlerini, merkezde durmak kimseye nasip olmuyor. AKP, bir ılımlı siyasal islam projesi olarak, ABD ve AB’de janjanlanıp Türkiye'ye sunulduğunda, bir muhafazakar demokrat parti hüviyetiyle yola çıkmıştı. Kadroları bilenler, takiyyeci ruhunu tanıyanlar ve İhvan ideolojisinin iliklerine işlediğine aşina olanlar dışında, birkaç yıl bu kimliği çoğunluğa yutturabildi, bol takiyyeyle bu işi fena da götürmedi hani... Zaten geçmişin birikmiş sosyokültürel ve sosyopolitik sorunlarıyla kilitlenmiş Türkiye toplumunun bazı meselelerini, dış destek ve o dönemin imkân veren ortamıyla çözmeyi denedi. Bir ölçüde başarılı bile olduğu söylenebilir. Bir süre sonra bu çözme operasyonu, birçok rezil kumpas, devlet içinde devlet, BOP gibi post-emperyalist komplolara dahil olmayla, ülkenin teğellerini sökmeye dönü- şünce işler karıştı. Artık, o sözde ‘merkez parti’nin içindeki çirkin İhvan cini ortaya çıkmıştı...

Son kullanım tarihi geçmiş aşırı sağ

Batı’nın istediği, Ortadoğu’yu dizayn ederken, Türkiye’yi ılımlı islamcı bir hükümetle rol model olarak gösterip, yeni pazarlar açmaktı. Ama Washington’daki hesap Ortadoğu çarşısına uymadı. Libya’daki iç savaş rezaleti, Mısır’daki sözde demokrasi getirecek Mursi sivil diktası, zaten bu projenin ne denli çürük olduğunu gösteriyordu, ama projenin rezilce çöküşü için Suriye’de 600 bin sivilin ölmesi gerekti! Muhafazakar demokrat parti ambalajının altından çıkan şey, postmodern bir Emevi zihniyeti oldu. Artık AKP, pek çok Avrupa aşırı sağ partisinin din eksenli bir türevinden başka bir şey değildi, aslına bakarsanız zaten baştan beri de bir-iki vitrin süsü hariç malzemesi buydu. Gerçi burada AKP’ye de çok fazla haksızlık etmeyelim, Türkiye’de kendini merkez sağ diye niteleyen partilerin iktidarı döneminde yaşananlar, aslında bu GDO’lu merkezin, gerçekte her zaman profaşist bir öz taşıdığını ortaya koymuştu. MC hükümetlerinde yaşanan siyasi cinayetler, katliamlar bunun en açık örnekleri değil mi ki? İşte dönemin ruhuna uygun merkez sağ bu AKP’ydi. Artık üretilidği ve paketlendiği merkezlerde, son kullanma tarihi geçmiş bir ürün olarak görülmesinin sebebi ise, salt AKP’nin ‘çağdışı’ kalması değil, tahayyüldeki projenin toptan çökmüş olması.. Peki ama ne olacak? Sonuçta bir ürünün modası geçmeye başlarsa, benzer bir ürün başka bir ambalaj ve markayla servis edilmeli ki, küresel sistem yürüsün. Zira Türkiye öyle ya da böyle bu batmakta olan çok sorunlu küresel sistemin önemli bir parçası, o kiminle ittifak yaparsa di- ğeri bir kayıp yaşar.

Yeni ambalajıyla ergonomik aşırı sağ

Tabii ki çözüm merkez sağ diye pazarlanacak yeni bir yapıda... Bu yapının Türkiye’nin fay hatlarıyla oynayarak, aşırı sağ bir ideolojiye sahipken merkeze oturması hiç de zor değil. Kürt sorunu üzerinden hamaset, biraz din, biraz ‘vatan, millet’, bir bakmışsınız oturmuş merkeze... Hele ki kötü- nün iyisi arayışında, her ne olursa olsun merkeze oy vermek isteyen seçmen bu denli yaygınlaşmış- ken... İşte bu yüzden İYİ Parti’nin hiçbir şekilde baraj sorunu olmayacak. ‘Metal yorgunluğu’nu teneke kalaylayarak geçiştireceğini sanan AKP, her türlü seçim oyununa karşın ilk seçimlerde fire verecek. Bu firenin önemli bir kısmı İYİ Parti’ye taban oluş- turacak, bir diğer taban ise artık bir siyasi parti gö- rünümü taşımayan MHP’den bıkkın kesimden gelecek... Batı Anadolu, Trakya ve Akdeniz’in Demokrat Parti-Adalet Partisi-ANAP geleneğinden gelen ve şimdi CHP’ye oy veren bir grup sağ seçmenin de yeni adresi olması muhtemel... Yani yüzde 15'e kadar yolu var.

Peki İYİ Parti yüzde 15 oy alırsa ne değişir? Aslına bakarsanız, MHP büyük olasılıkla baraj altında kalacağından çok bir şey değişmeyecek meclis aritmetiği açısından... HDP’nin barajı bir şekilde geçeceği genel tahmin... Yani MHP’nin yerine yüzde 3 daha fazla oy alan bir aşırı sağ parti gelmiş olacak. CHP’nin oyu ya 1-2 puan düşecek ya da aynı kalacak. AKP 43’lerde gezinecek gibi...

E peki ne olacak? Söylemler değişecek ve zaten değişiyor. Bugün olduğu gibi AKP biraz daha resmi devlet söylemine sarılacak, ‘sarıklı Atatürkçü- lük’ oynayacak. Merkeze oynayan herkes ‘ben daha milliyetçiyim’ diye davul zurna eşliğinde bağıracak, ‘neoliberal politikaları yalan yanlış uygulayaca- ğına’ söz verecek. AKP, hiç beceremediği dış politikada yine kaygan zeminde ‘kendini kurnaz tilki sanan kullanışlı karga’ olup Türkiye’yi daha zor duruma sokacak. Rusya’ya yaslanıp NATO’ya atarlanacak, AB’ye atıp tutup “Bak Şangay İşbirliği Örgü- tü’ne girerim ha” diyecek. Sonra yine oturduğu yerde oturacak. Suriye’deki pisliği Türk Silahlı Kuvvetleri bedel ödeyerek temizleyecek. Rusya’nın her dediği olacak. İşte burada İYİ Parti devreye girip ‘NATO olmadan asla’, ‘ABD ve AB bizim müttefikimiz’ gibi sloganlarla durumu idare edecek. Bu hastalıklı sistem, bir şekilde sürecek. Kötünün kötü- süne karşı kötünün iyisi arasında bir merkezkaç oyunu böyle devam edecek. Gerekirse diye B planı da zaten var... Bu oy dengesinde bir sapma falan olursa, bu kez İYİ Parti-CHP koalisyonu da mümkün tabii... Bir şey değişir mi temel olarak, yok idare edilir böyle de... Yeter ki kırık dökük sistem sürsün de nasıl sürerse sürsün değil mi mesele... Hem Tansu Çiller gibi bir başarısızlıklar ve kötü komedi hikâyesi bile bir umut sayılırken... Alın size yerlerde sürünen bir sürdürülebilir cari politika...

Önceki ve Sonraki Yazılar