Mesele bu değil zaten!

Onların oyuncak götürdüğünü mü zannediyorsun?” 31 canımızı alan Suruç katliamı sonrası MHP ağızlı açıklamaları duymuşuzdur. Otobüs ve vapurda “ne işleri varmış orda” diye söylenen ırkçılığa teşne “vatandaş” yorumlarını da... Kendini sosyalist zanneden insanlardan da duymakta gecikmedik Suruç sonrası rezil lakırdılar... Ya da unutmadık; "sınır komşumuz Kürtler olacağına IŞİD olsun" diyen cüretli manşetlerini.

Neymiş? Yazık olmuş pırıl pırıl gençlere, üniversitelilere; ABD'nin ve emperyalizmin “Kürt Koridoru” için feda edilmişlermiş aslında. AKP, Kürtlerle elele cumhuriyeti parçalayacak diyen şıpın işi ucuz yargılara girmiyorum bile...

Bekliyorduk aslında, bekleniyordu... Suruç'taki sosyalist gençlere dönük saldırıyla bir kez daha emin olduk. IŞİD'in gerçek düşmanının kimler olduğunu bir kez daha öğrendik... Çünkü biliyorlar. Herkesten daha çok biliyorlar ki, karşılarında öncelikle bu gençleri göreceklerdi. Rojava'yı kuşatmaları Kobane'ye var güçleriyle saldırmaları...

Çünkü biliyorlardı kadın çoluk çocuk dört kuşağa yayılmış, dünyanın en büyük halk hareketlerinden birinin kurucu kodlarındaki sol-sosyalist damarın, hala o kantonlarda nefes alanı aradığını. 1990'ların dağlara akan Bahoz Kuşağı'ndaki sol damarın oralarda kımıldadığını görüyorlardı elbette. Ama her şeyden daha çok, ateşten gömleğe dönmüş; iki ülkesi zaten paramparça olmuş bölgedeki en büyük ve de silahlı seküler hareket olduğunu biliyorlardı.

Sekülerlik... Dünyevi ve laik... Açık konuşalım. Kolay reel politik yorumların, komplo kuramlarının göremediği unsurlardan bahsediyoruz. Bugün gittikçe Selefileşen, IŞİD gibi defakto bir devletle kapışan bölgedeki en büyük seküler hareket Kürt hareketi. Üstelik ikisi dağılmış, biri “hedefte” dört ülkenin çeperindeki bir yaygınlıkla beraber. İşte hep burası kaçırılıyor şıpınişi kelamlarda. Gezi'den bu yana neredeyse ana mücadele zemnimiz olan sekülerlikten bahsediyorum. Birçok farklılığı kuşatan, kurucu kodlarına dönmüş, IŞİD'e bir parmak ötede buluşacak çok noktası olan İslamcı-neoliberal bir hükümete karşı bizi bir araya getiren bariyerden... Bu mücadelenin sadece Çankaya, Alsancak ve Kadıköy'ün sokaklarında mı verileceğini zannediyorduk? Suruç, İŞİD'in topyekün içerde olacağını gösterdi artık. İlk hedeflerinin kim olduğunu da...

Seküler damar. İşte; ondandı aylarca kara bir hayalet gibi Kobane'ye çökmeleri. Geçen yıl Kobane direnişi akla ilk Uluslararası Tugaylar'ı getirmişti. 1937-39 yılları arasında İspanya'da Hitler ve Mussolini destekli Franko faşizmine karşı çarpışan Cumhuriyetçi Uluslararası Tugaylardan bahsediyoruz. Dünyanın dört bir tarafından binlerce demokrat, sosyalist ve anarşisti buluşturan, “no pasaran” diyen şanlı direnişten... George Orwel'den Caudwell'e onlarca yazarı, düşünürü buluşturan, arkasında bombalarla parçalanmış Guernica'yı bırakan o büyük anıyı düşünmüştük Kobane'de.

Bölge uzun sürecek bir “Uluslararası Tugaylar” dönemine girmişti zaten. Devletleri aşan bir tugay anlayışından bahsediyoruz. IŞİD'in kendisi böyle bir küresel tugay zaten. HD kameralarla, bilgisayar efektleriyle süslenmiş kafa kesme görüntüleriyle, peygamberin mührünü kara bayrak yapmış bir grafik terörle üzerimize üşüşen kara gerçek. Bu kara tehlikeye karşı dünyanın dört bir tarafından akan sosyalist ve anarşistlerle başka bir Uluslararası Tugay var... Bunu da biliyoruz; büyüyeceğini de...
Elbette sadece oyuncak götürmek değildi mesele savaşın yaktığı çocuklara..

Gelecek devletlerin değil; belki de Uluslararası Tugaylar'ın olacak bu coğrafyada...

Yaşayarak göreceğiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar