Minerva’nın genç baykuşu

Roma’nın zeka, sanat, strateji, ilham, bilim, bilgi, bilgelik ve barış tanrıçası olan Minerva, o gün çok sıkıntılıydı. Ölümlülerin zaman kavramıyla “yüzlerce yıl”, ilah ve ilahelerin zaman kavramıyla ise “son birkaç gündür” yaptığı gibi, o sabah da günün ilk ışıklarıyla uyanmıştı.

Sonra süslü miğferini başına takmış, upuzun mızrağını eline almış ve şu küçücük dünyayı “şöyle bir” dolaşıvermişti. Kah yeryüzüne inmiş, kah gökyüzünde kuşlar gibi uçmuştu. Aşağıya indiğinde ölümlü insanları, onların toprağı işleyişlerini, suyu kullanışlarını, madenleri açığa çıkartmalarını izlemişti. Onlara işlerine yarayacak bilgiler vermeyi de ihmal etmemişti elbette.

Sonra da evine dönmüştü. O gün öğrendiği tüm bilgileri kavramlar haline getirmesi, bunları yazıp çizmesi ve tüm bu kavramları, yeni bir dünya yaratılmasında çok önemli işlevler üstlenecek genç insanlara aktarması gerekiyordu…

Kavramları kim aktaracak?

İşte Minerva’nın sıkıntısı da tam burada başlıyordu. Bu kavramları kim aktaracaktı genç insanlara? O güne kadar hep “baykuşu” kullanmışlardı. Yani “Minerva’nın Baykuşu”nu. Nedir, şimdi kavramların hemencik iletilmesi gerekiyordu ve baykuş bunu yapamazdı.

Çünkü “o sadece alaca karanlıkta uçardı”…

Yardımcılarından biri, yaşlı bilgelerden yararlanmayı önerdi.

Minerva güldü. “Olmaz” dedi. “Onlar, yani o her şeyi bildiklerini iddia eden o sözüm ona insanlar, tüm kavramları yanlış öğrettiler gençlere. Çünkü gençleri de, bu dünyayı da tanımıyorlardı. Onları bırakıyoruz artık. Kendi aralarında kavramcılık oynamaya devam etsinler”…

Sonra içini çekti ve “en iyisi biz yine bilge baykuşun uçma saatinin gelmesini bekleyelim. Varsın sadece karanlıkta uçsun. Unutmayalım ki, en parlak anlar en karanlık zamanlardan sonra gelir.”

Sustu ve baykuşu, “Minerva’nın Baykuşu”nu beklemeye başladı…

Yok. Bilgimin pek üstünkörü olduğu Yunan ve Roma mitolojisi hakkında yazma ukalalığında bulunmayacağım elbette.

Ben bunları yeni okuduğum bir kitabın bendeki çağrışımları üzerine kurguluyorum. Epos Yayınları’nın yeni başlattığı “Minerva’nın Genç Baykuşu” adlı dizinin kitaplarını keyifle okuyorum.

Bunlarda kavramlar anlatılıyor. Nedir, kavramlar, ilk kez bu ülkenin insanları tarafından ve elbette yaşadığımız ülkenin koşulları göz önünde bulundurularak anlatılıyor.

Kavramlar, bütün dünya tarihinin ve bütün insanlık tarihinin özeti ve onların binlerce yılda olup bitenleri anlatabilme güçleri var. Yaşadığımız dünyada olup bitenleri anlamak, anlamlandırmak ve anlatmak için kavramlara başvuruyoruz. Bu kavramlara, bireyleri, toplulukları, inançları, cinsiyetleri, kültürleri, yönetim biçimlerini, savaşları, dilleri, ülkeleri, coğrafya ile ilgili konuları anlamak ve dönüştürmek için ihtiyacımız var.

Minerva’nın Genç Baykuşu adlı dizide, kavramlar ve olgular ilk gençlik çağındaki bireylere anlatılıyor. Devlet, Sanat, Demokrasi, Su, Barış, Kuantum, Allah, Ahlâk, Etik, Sosyal Medya, Ekoloji, Tarım, Ayrımcılık, Feminizm, Veganlık, Milliyetçilik, Şiddet ve daha birçok kavram…

Neden Minerva’nın Genç Baykuşu?

Epos Yayınları, diziyle ilgili olarak yayımladığı tanıtım yazısında şöyle diyor:

“Minerva’nın Baykuşu bilginin taşıyıcısıdır. Her kavram insanlığın ortak yaşamla, ortak tarihle deneyimlediği bilgi üstüne kurulur. Baykuş bu yaşanmış bilgiyi taşır. Bu bilgi temeldir. Her genç insan da bu dünyanın temelidir. Her genç insan “olgunlaşmamış” bir hayatla buluşur, her genç insan kendisinin olgunlaştıracağı, müdahale edebileceği ve sadece kendisinin değiştirebileceği bir hayatla buluşur. Her genç insan için hayat yeni başlamaktadır, “gün daha yeni doğmaktadır. İlk gençlik çağı, yeni günün, daha doğmakta olan güneşin, o yeni günün bilgisini taşıdığı için dizimize Minerva’nın Genç Baykuşu adını verdik. Minerva’nın Genç Baykuşu dizisindeki kitapların bir kısmı 9 yaş bir kısmı da 12 yaş üstü gençlere yöneliktir. Elbette dizimiz, giriş niteliğindeki bilgiye ulaşmak isteyen herkese açıktır”.

Evet. “Unutmayalım ki, en parlak anlar en karanlık zamanlardan sonra gelir”…

Önceki ve Sonraki Yazılar