Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Mız, mız, mızıkçı!

Çocukluğumuzda hep söylerdik bunu, bir arkadaşımız oyunda mızıkçılık yaptığında.

Çocukluğun masumiyeti kapatıyordu bu aslında, ahlaksız görüntüyü.

'Eğitimle geçer', 'çocuktur yapar' deyip hafifletiyorduk bu zaafiyeti.

Çocukken neyse de, koca koca büyük adamlar bunu yapınca işin masumiyeti kalmıyor.

Şakası da…

İnanın hiç yakışmıyor.

Bu kadar iki yüzlülük, çifte standart niye?

Sonunda kefenin cebi de yok, milletin buna gülecek hali de!

                           *

Mızıkçılık.

Dedik ya; hani çocukluğumuzdan hatırlarız.

Bazı arkadaşlarımız çok mızıkçılık yapardı.

Oyunlarda hep kazanmayı, hatta çoğu zaman da hileyle çelme takarak kazanmayı marifet zannederlerdi...

Ama bir gün çelme takamaz veya hile yapmayı beceremez veya bir şekilde engellenince kaybettiklerinde, acayip bozulurlardı ya ...

Veya bu mızıkçılar topu saha dışında nehir varsa nehire, ağaç varsa ağacın tepesine atarlar, hatta daha kötüsü çelik çomak oynanıyorsa, çomağı rakip arkadaşının gözüne sokarlardı...

Ne fenadır böyle arkadaşlıklar.

Ayni mahallede yaşamaktadırlar.

Aslında birbirlerine o kadar da muhtaçtırlar ki, kendileri bile bunun farkında değildirler.

Hele bazıları uzun süre haksızlık yapmaya o kadar alışmışlardır ki, kontrolleri dışında karşı taraf hakkını elde ettiğinde buna tahammül bile edemezler.

Sanki kaybedecek o kadar çok şeyleri var gibi...

Veya örtbas edecekleri yaramazlıkları.

                           *

Hani bir kişiyi tanımak için ya yemeğe gideceksin, hatta en iyisi seyahat edeceksin.

En güzel ve açık şekilde orada tanırsın arkadaşını...

Siyasetçiler için de bu söylemi şöyle değiştirebiliriz:

Olgun, hesap verebilen, adil, yetkin ve hakkaniyetli siyasetçiyi seçimlerde anlarsınız.

Hele seçimi kaybettiğini anladığı anda söyledikleri, söyleyemedikleri ve en net olarak da yaptıklarında...

İstanbul seçimleriyle ilgili izlemlerimin arasına nedense çocukluğumdaki mızıkçılar karıştılar.

Neden acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar