
Mustafa Balbay'a koruma tahsisi!
İnsanın bilhassa “Taktığı” konular vardır. Bu da öyle bir konu benim için. O yüzden günlerdir aklımdaydı ama bugüne kısmetmiş. Malum halen cezaevinde bulunan CHP İzmir milletvekili, gazeteci Mustafa Balbay’a Ankara Valiliği “Tehlikeli” ve “Şüpheli durum” karşısında çağrı üzerine “Tele-koruma” tahsis etmiş. Güler misiniz, ağlar mısınız! Yahu adam zaten 1100 küsur gündür içeride ne koruması? Dünyadan “Bihaber”ler. Nerede yaşıyorsunuz siz? Kafa mı buluyorsunuz?.. Ancak bu doğrudan bir Mustafa Balbay yazısı değil. Balbay burada vesile. Benim asıl derdim bu konularda devletin “Gayrı ciddi” tutumu diyebilirim. Bu ülkede “Koruma” meselesi en “Sallapati” ele alınan konulardan biridir. Öyle olmasaydı onlarca aydın-yazarımız vurulmaz, Türkiye’nin başına da bu kadar bela açılmazdı. Üstelik sadece aydınlar-gazeteciler için değil. Hatırlarsak daha birkaç ay önce Müzeyyen Yanık isimli, kocası tarafından tehdit edilen bir kadıncağız öldürülmüştü. Üç ay sonra Yanık’ı “Korumak için” evine gelen polisler “Öldürüldü” yanıtı almışlardı. Tam “Aziz Nesinlik” bir durumdu doğrusu! Kendi korumalarını şemsiye, palto, havlu, ibrik tutturmada, araba kapısı açtırmada, ayakkabı bağlatmada, cami çıkışı ayakkabısı çalınmasın diye nöbette bırakmada kullanan bir “Devlet zihniyeti” nin başka türlü davranabilmesini zaten beklemiyorum. Bu noktada tam bir “Refleks körelmesi” ve “Ufuksuzluk” söz konusudur. Hiç unutmuyorum Sayın Başbakan Erdoğan Cumhuriyet Gazetesi bombalamaları sonrası “Ne olacak canım, bizim parti binalarımızda her gün saldırıya uğruyor” demişti. Dönemin İstanbul valisi ve emniyet müdürü de hiçbir önlem almamıştı. Oysa saldırganlar üç kere üst üste denemişlerdi. Daha o günlerde yakalanabilseydiler tarihte “Danıştay saldırısı” diye bir olay da olmayacaktı! Aynı şekilde gene Sayın Başbakan Hrant Dink suikastı sonrası Kanal 7 Televizyonu’ndaki Mustafa Karaalioğlu ile yaptığı söyleşide “Dink’in korunmadığı” ile ilgili soruyu “Koruma altında olanlarında suikastla karşılaşabildiği” şeklinde cevaplamıştı. Ben olsaydım hemen şunu sorardım; “Madem öyle siz niye bir koruma ordusu ile dolaşıyorsunuz? Çekin korumalarınızı bakalım neler oluyor?” Neyse, aslında ben bu konularda devletin nasıl davrandığını “Uzman” derecesinde bilirim. Belki de sırf o yüzden böylesi haberlere daha “Hassas”ım. Maalesef yerim çok dar ayrıntısına giremeyeceğim. O süreçte ne gibi “Trajikomik” davranışlarla karşılaştığımı bir ben bilirim. 2005 yılında bende kitaplarımdan dolayı bir tehdit aldım. O zaman 12 (Şu an 19) kitabı olan bir yazar için kıllarını bile kıpırdatmadılar. Ne koruma verdiler (8 ay sonra cevap geldi o da “Hayır”dı!) ne de kendimi savunmak için talep ettiğim silah ruhsatını. (Maganda, psikopat ve çete reisi değildim tabii!) Nasıl olsa kazık kakmıyorduk bu dünyada. “İki tane de ben onlara sıkabilirsem ne mutlu” diyordum. Neyse geçti. Allah korudu demek ki… O yüzden Mustafa Balbay’a dalga geçer gibi verilen cevabı nedense hiç yadırgamadım!...