Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Bastır IŞİD!

IŞİD; Irak Şam İslam Devleti'nin kısaltılmış hali.
Örgütün önceki adı Irak İslam Devleti (IİS) idi. Dünyanın dört bir yanından ruh hastaları Suriye'ye gelip savaşmaya başlayınca örgütün lideri Bağdadi ''Irak bana yetmez, ben hem Abbasilerin hem de Emevilerin lideriyim'' deyip IİD'ni IŞİD yaptı.
IŞİD'in Arapça söylenişi 'DAİŞ'.
Türkçede 'S' harfinin altına nokta konulduğunda 'Ş' olduğu gibi, Arapçada 'S'nin üstüne üç nokta konulursa 'Ş' olur.
Suriyeliler, Iraklılar ve genel olarak Araplar kendi aralarında gırgır geçerken DAİŞ'i DAİS olarak telaffuz eder ve yazarlar.
DAİS Arapçada 'bastır' ya da 'bastıran' demektir.
IŞİD kontrol ettiği bölgelerde DAİS sözcüğünü yazıp telaffuz edenleri 80 kırbaç ile cezalandırıyor.
Çünkü IŞİD'e göre 'DAİS' diyenler aslında hem dalga geçiyor hem de cinsel içerikli imalarda bulunuyormuş!!
Adamların aklı fikri cihat nikahında!
Yandaş medyada Ortadoğu uzmanı olarak halka yutturulan azmanların dikkatine sunmak istedim.
Çünkü kendi başına bu detay IŞİD'i ve IŞİD bağlamında bugün konuşulan birçok şeyi açıklıyor.
Daha doğrusu IŞİD'çi ruh hastalarının ideolojik ve kişisel karakterlerini yansıtıyor.
Ama suç onlarda değil.
Suç onları bilerek bu hale getirenlerde.
Suç 'Stratejik Derinliğin' bir parçası olarak onları bölgesel denklem içinde adam yerine koyup önemli bir faktör haline getirenlerde.
Lafı uzatmanın anlamı yok.
IŞİD'i IŞİD yapanlar Suriye üzerine çullanan 100 ülkedir.
Hepsi toptan suçlu.
Ama en büyük suç AKP yönetimindeki Türkiye'de..
Bununla ilgili binlerce detay var. Ama en tehlikeli olanı mezhepsel söylemlerdir.
Suriye krizinin ilk günlerinden itibaren Başbakan Erdoğan ve hükümet yetkilileri 'bakara makara' demeden Esad'ın Aleviliğine vurgu yapıp durdular. Bu da yetmedi herkes Alevi Esad'a destek veren Şii Maliki, Şii İran ve Şii Hizbullah'a ağır laflar etti. Kılıçdaroğlu da payına düşeni aldı.
Bunu fırsat bilen Osmanlı ve Türkiye'nin tarihsel düşmanları Suudi Arabistan ve Katar'daki

Vahabi-Selefi yönetimler bir zamanlar Sünni âlemin lideri olan Osmanlı'nın torunları AKP yöneticilerine sınırsız destek verdiler. Nasıl olsa Osmanlılar Safevilerin de düşmanı idi.

Vahabi Selefiler bu amaçla Türkiye'ye milyarlarca dolar pompaladılar. Dünyanın dört bir yanındaki cihatçı denilen ruh hastaları bundan cesaret alarak akın akın Osmanlının başkenti İstanbul'a gelerek Suriye'ye geçtiler.
Sonrasını biliyorsunuz.
Ben ise her zaman vurguladığım gerçeği bir kez daha hatırlatmak istiyorum:
AKP yönetiminde Türkiye'nin bu mezhepsel tutum ve davranışı olmasaydı IŞİD de DAİS de olmazdı.
AKP yönetiminde Türkiye politikaları olmasaydı bu coğrafyada hiç kimse mezhepsel düşmanlık yolunda bir adım bile atamazdı. Atanlar da yandaş bulamayınca oturdukları yerde kalırlardı.
Şöyle bir hatırlayın :
AKP yönetiminde Türkiye'nin Alevi Esad, Şii Maliki, Şii Ahmedinecat, Şii Nasrallah ve bölgenin tüm Sünni lider ve halkları ile dost olduğu günleri..
Çok eskilerde değil.
2010'da sınırların kaldırıldığı ve herkesin herkes ile dost ve kardeş olduğu günler..
Önceki gün Beyrut'ta genç bir taksi  şoförünün söylediği gibi :
Bu dostlukları başaran Erdoğan'a ne oldu?
Devam etti:
'Buralarda herkes onu çok seviyordu ama şimdi DAİS'çiler hariç hiç kimse.
Taksi şoförü ile sohbet çok hoş ve ufuk açıcı idi.
Tam inerken anlamlı bakışları ile benim kim ve ne olduğumu bilmeksizin : Bu Erdoğan biz Şiilerden gerçekten bu kadar mı nefret ediyor' deyince ben dona kaldım.
Bu toprakları, tarihini ve insanlarını bilen biri olarak bu soru benim için çok şey ifade etti.
Bu soru coğrafyamızın ne hale geldiğini yeterince yansıtıyor.
Umut ve kardeşliğin yerini karanlıklar ve korkular aldı, alıyor.
Bölgede egemen kılınmak istenen bağnaz ve tehlikeli anlayışlar ile başka türlü de olamaz.
Suudi yönetim ve yandaşları bunun için milyarlarca dolar harcadı, harcıyor.
İslam âleminde binlerce kral, emir, şeyh, cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, asker,

işadamı, akademisyen, sözde aydın ve gazeteci bu para ile besleniyor.
Herkes dolaylı dolaysız bilerek bilmeyerek IŞİD ve IŞİD ideolojisi için çalışıyor.
Baksanıza yandaş medya Musul işgaline 'devrimci halk ayaklanması' diyor.
IŞİD DAİS'leyerek coğrafyamızı perişan etti, ediyor.
Haçlılarının bin yıl önce başaramadığını IŞİD başarmak üzere.
100 yıldır emperyalist ve siyonist ittifakların başaramadığını IŞİD DAİS'leyerek başarmak üzere.
İstanbul ya da Ankara'dan değil; Şam, Amman, Beyrut, Bağdat ya da diğer yerlerden bakıldığında oyunun ne denli iğrenç ve tehlikeli olduğu çok daha kolay görülüyor.
Başbakan Erdoğan'a kim neyi nasıl anlatıyor bilemem ama eminim yalan söylüyorlar.
Bilerek ya da bilmeyerek.
Öyle olmasaydı IŞİD DAİS'lemezdi.
Öyle olmasaydı Türkiye bu pis ve iğrenç oyunun içinde olmazdı.
İçinde Türkiye'nin olmadığı emperyalist, siyonist ve gerici oyunlar asla başarılı olamazdı.
Şimdi olan oldu.
Tüm dinsel, etnik, mezhepsel ve grupsal yapıları ile halklarımız tarihsel bir sınav ile karşı karşıya.
IŞİD herkese DAİS'lemeden kendi aramızda oturup düşünmek zorundayız.
IŞİD ile birlikte kim ne hesap yapıyorsa mutlak yanlış yapıyor ve bedelini çok ağır ödeyecektir.
Tabi IŞİD gibi düşünmüyor ise.
Yani ruh hastası değil ise.
IŞİD hemen bastırılmalıdır.
Bunun da tek bir yolu var : Suriye, Irak, İran ve Türkiye birlikte davranmalıdır.
Bu ortak mücadeleye IŞİD, Nusra, Kaide ve Müslüman Kardeşleri terörist ilan eden Suudiler de katılabilir. Buyursun IŞİD benzeri tipler ile başı belada olan Sisi de gelsin.
Bu nasıl olur diye soranlara ben ve aklı başında herkes ' Başka çaresi yok' diyecektir.
Var diyenler yakında IŞİD'in gelip onları da DAİS'leyeceğini mutlak görecektir.
Hem de 80 değil belki 800 kırbaç ile.
Gerisini gözlerinizi 3-5 dakika kapatarak hayal edin!
Adamlar DAİS'ledikçe DAİS'leyecekler.
Televizyonlarda tiplerini görmüşsünüzdür!
Maazallah!



Önceki ve Sonraki Yazılar