Muhalefet  üzerine

AKSİ söylenemeyecek sözlerden biridir: “İktidar her rejimde vardır. Aslolan muhalefetin durumudur”.

Ülkemizde rejim değişti. “Tek adam rejimi”, “riyaset sultası” alenen ve resmen oluştu. İktidar 16 yıldır ne yaptıysa, artık çok daha pervasız, çoğunluk iznine sahip olmuşluğun verdiği cüretle, eski, kadim, saygın, güzel ne varsa yıkmaya ve kendi cüce, çıkarcı, fatalist anlayışı ile toplumu yeniden şekillendirmeye çalışacaktır.

Bu durumda “muhalefet”in ne yapacağı önemlidir. Bu nedenle ben, muhalefet çeşitlerine bir göz atayım diyorum.

Serde hekimlik var ya, ustalardan öğrenmiştik: “Bilim sınıflandırmadır” derler. Ben de sınıflandırayım.

Muhalefet genel olarak ikiye ayrılır:

1) Majestelerinin muhalefeti

2) Muhalefet gibi muhalefet

Bu günkü konumuz majestelerinin muhalefeti değil. Bununla ne kastedildiğini MHP’ye ve onun Genel Başkanı’nın elini öperek işe başlayan İYİ Parti’ye bakarak anlayabiliyoruz.

Muhalefet gibi muhalefeti de ikiye ayırmak mümkün:

1) Bireysel muhalefet

2) Örgütsel muhalefet

Bireysel muhalefet ülkemizde en yaygın görülen muhalefet türüdür. Genel olarak, üçlü-beşli muhabbetler sırasında görülen, iktidardan çok iktidarı temsil edenleri hedef alan “Ben onun (onların) taaa...” diye başlayıp, muhalif kişinin dil zenginliğine(!) bağlı olarak uzayıp giden, genellikle cinsel taciz isteği içeren bir muhalefet türüdür.

Bir başkası, teknolojik gelişmeye bağlı olarak ortaya çıkan “klavye muhalifliğidir”. Bilgisayar başında “cikleyerek”, yani tweet atarak, ya da kendisine gelen tweetleri başkalarına paslayarak yapılan bir muhalefet türüdür. Kimliğini iyi saklayamayan acemi atıcıların, Reisin savcılarına yem olma tehlikesi vardır.

Gezi olaylarında örneği görülen, daha ince düşünülmüş, örneğin elindeki kitapla polis güçlerinin karşısında saatlerce ayakta duran bireysel eylemcilerin muhalefeti gibi güzel ama sonucu olmasa da akıllarda kalan muhalif eylemler de vardır.

Asıl olan “muhalefet gibi muhalefet” örgütlü olarak yapılanlardır. Sendikaların, meslek kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin muhalefeti bu kategoriye girer. Grevler, süreli iş bırakmalar, toplu yürüyüşler, oturma eylemleri, muhalefetin gücünü artıran eylemlerdir. 

Tabii ki en geçerli muhalefet “siyasal partiler” tarafından yapılan muhalefettir. Onların iktidarı sıkı sıkıya takip etmeleri, yanlışlarını, yolsuzluklarını yakalayıp deşifre etmelerini ve de en önemlisi, kendi programlarını ve projelerini, geniş halk kitlelerine daha fazla özgürlük daha fazla refah sağlayacak siyasal ve ekonomik görüşlerini benimsetmek için yoğun, akıllı çalışmalar yapmaları gereklidir. İktidarlar ancak bu başarılabilirse değişir.

Ancak bizim gibi, ekonomik açıdan az gelişmiş, var olan ekonomik varlıkların bir azınlığa ait olduğu ülkelerde bunu başarmak oldukça zordur. Ülke zenginliklerinin yağmalanmasından kendisine pay düşeceğini zanneden eğitimsiz, işsiz kitlelerin omuz verdiği “riyaset zümresi” buna izin vermemek için her şeyi yapacaktır.

Ama gene de bu tarz muhalefet mutlaka inşa edilmelidir. Türkiye’de bu görev CHP’ye düşmektedir. Gerçi onun da şu aralar “kendi muhtac-ı himmet bir dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede” durumunda olduğunu düşünenler çoğunluktadır. Ancak siyasette de tabiat kuralları geçerlidir: “Bütün boşluklar dolar”.

Ben, CHP’nin, değişerek, dönüşerek, böyle bir güce ulaşacağına inanan, bunun için kafa yoran, çalışan kadroları olduğuna inanıyorum. Bu çabayı gösterenlere güç vermek, destek olmak da bir yurtseverlik görevidir.

Bütün yurtseverlere “sabırlar” diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar