Süleyman Karan

Süleyman Karan

Müşteri memnuniyetsizliği gösterin ki hizaya gelsinler!

Britanya’nın devlet kanalı BBC, hiç TRT ile
kıyaslamaya kalkmayın, birkaç tökezlemesi
dışında TV yayıncılığının en derinlikli, en başarılı
ve en ahlaklı kuruluşudur. Bugüne kadar şahane
belgesellere imza atmıştır. Mutlaka eksikleri, belli
ölçüde yanlılığı vardır, ama çok başarılı işlerdir
her biri. Bunlardan bir belgesel serisi olan ‘The
British’, İngiliz halkının tarihini anlatıyor. Bir bölümü
müthiş çarpıcı.. Malum İngilizler, birkaç
İtalyan şehir devleti ve Flamanlar’dan sonra kapitalizmi
keşfeden ve geliştiren millet. İşte bunun
hikâyesinin anlatıldığı bölüm çok manidar! Pek
çok belgeye dayandırarak, özetle diyor ki, “Bizim
miletin burjuvazisi sermaye birikimini adam öldürerek,
kadın ve uyuşturucu satarak yapmıştır"”.
Bu istisna değil, şimdi ABD kapitalizminin tarihini
anlatan bir film önereyim, ‘Atlas Yükseliyor’...
Bol entrika, yenilikçiliğe karşı duruş ve yenilikçilerin
dolandırıcılıkları... Yani her yanı Max Weber’in
‘Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu’nu
yerden yere vuracak cinsten.. Saymakla bitmez
ama ‘Şirket’, ‘Para Asla Uyumaz’ ve daha onlarcası...
Bunların hiçbiri anti-kapitalist sistem düşmanları
tarafından falan da çekilmiş değil!
“Nereden çıktı bu film ve belgesel düşkünlüğü?..”
derseniz, “Bizim iş dünyasının düşüklüğünden
çıktı” diyeyim. Zira insanlığa pek bir
hayrı dokunmasa bile kapitalizmin bile bir ahlakı
vardır. Kapitalizmin temelini oluşturduğu iddia
edilen burjuvazinin kültürü diye de bir şey olması
gerekir. Şimdi bunu, bizim ülkede ara ki bulasın!
Müşteri kitlene hakaret edene reklam!..
Normal şartlarda, fırsat buldukça yolsuzluk,
devletle iş bitirme, talan, zehirli mal üretme, rekabette
her türlü oyuna girme, bel altı vurma,
geleneksel bir kapitalizm ritüeli, ama bazı şeyler
var ki, bu berbat mantığı ve üç kuruşluk ahlakı
bile aşar! Söz gelimi kabile kültürüyle devlet yönetimine
biat etmek, sadece devletin ihalelerinden
cukkalanmak ve bürokrasiyle ‘yeğencilik’ ve
‘rüşvet’ üzerinden işleyen bir talan mekanizması
kurmak, hem burjuva ahlakına sığmaz hem de
kapitalizm açısından sürdürülebilir bir yaklaşım
değildir. Sonu kötü biter. Ne rekabet gücü kalır
o ekonominin ne de verimlilik, yenilikçilik... Tabii
bundan da ötesi ticari ahlak sıfırlanır.
Her şeyiyle bürokratların ve hükümetin iki
dudağın ucundadır iş dünyasının kaderi... Öylesine
tâbi olurlar ki iktidara, her şeyi unuturlar. Mesela
o iktidarın halkın ne kadarını temsil ettiğini.
Müşteri ilişkileri yönetimi dillerinden düşmez de,
şirket ve marka kimliğinin siyasi bir yanı da olduğunu
unutuverirler. Bir süre böyle gider, ta ki
milette bir gün şafak atana kadar!
Yandaşın finansörünün malı alınır mı?
Söz gelimi kin kusan yandaş medyaya korkudan
ilan vermeyi, hadi bir nebze olsun anladık diyelim.
Şeffaflık ağızda sakızdır da, daha SBF Maliye
bölümünden mezun olmamış bir öğrenci bile
teftişe gitse bulur açıklarını... Yani mesele kapitalizmin
yasalarına bile uymamayı becerememektir.
Günahları boyunlarına da, peki tüm hizmet
ve ürünlerin en azından yarısını tüketen müşteri
kitlesini yok sayıp, muhalif medyaya ilan vermekten
imtina etmek de biraz işin suyunu kaçırmak
değil midir? Burada sözünü ettiğimiz ‘millete söven’
yağcı, yancı, dolandırıcı taahhüt firmalarının
patronları değil... Onları zaten herhangi bir şekilde
muhatap almak mümkün değil. Olsa olsa toksit
atık kategorisinde değerlendirilebilirler.
CRM sakızını çiğneyerek olmaz!
Burada sözünü ettiğimiz, Türkiye ekonomisinin
ilk 500’ündeki firmalar... Otomotiv, gıda,
perakende, telekom, bankacılık, sigortacılık ve
daha nicelerinde faaliyet gösteren firmalar...
Tüketicinin gücünü unutmamalarının zaman
geldi de geçiyor. Kazançlarının yarısını sağladıkları
müşteri kitlesinin değerlerine her gün hakaret
eden medya organlarına reklam yağdıranlar,
bir gün bunun vebalini de öder.
Ve tabii birkaç sektörde doğrudan iktidara
entegre olmuş firmalardan başlamalı bu cezalandırma...
Tekel konumunda olanlara bile ders
vermek mümkündür, yeter ki biraz zahmete girin.
Mesela el Kaide ile bağı tescillenmiş bir marketler
zincirinin asla kapısından girmemekle başlayabilirsiniz
ve komşunuza da bunu hatırlatabilirsiniz.
Yolsuzlukla anılan kamu bankalarında
hesabınız varsa kapatabilir, kredi kartınızı iptal
edebilirsiniz. Ev mi alacaksınız, listeyi yazmaya
gerek bile yok, bu sektörde kimin neyin malı olduğunu
bilmeyen kalmadı zaten. Telekom mu,
üç tanesinden sadece biri tarafsız gibi duruyor.
Örnekler böyle devam eder gider...
'Müşteri velinimet'ti değil mi?
Şimdi ve bundan sonra “Müşteri velinimettir”
sözünü hatırlatmak gerek şu iş dünyasına...
Ekonomik boykot, kapitalizmin kabusudur. Hele
ki bir ülke kabile türü ahlağı olmayan bir kapitalizme
doğru gidiyorsa, kapitaliste o sınırlı ahlağını
hatırlatacak olan halktır. Buna onlar ‘tüketici’
diyorlar. Tüketiciden ders almayı da öğrenecekler,
yakındır! Devam ettikçe halkın yarısının değerlerine
hakaret edenleri finanse etmeye, kaçınılmaz
olan da budur! ‘The British’i izleyin, kadın
satarak birikim yapmış burjuvazinin bile zamanla
adam olduğunu göreceksiniz!

Önceki ve Sonraki Yazılar