Mutluluk bize yasak mı?

Köşe yazarlarının pazar günleri siyaset dışında konularda yazmaları Babıali’nin göreneklerinden biridir.  Özellikle siyasetin yavaşladığı dönemlerde,  pazar günleri, yolculuk, komşuluk, aşk, evlilik, mutluluk  gibi konular ele alınır. Bir çeşit “edebiyat” yapılır.

Bu türden yazıların “çiçek böcek” yazıları diye küçümsendiği de olmuştur.  Ben çiçekleri ve böcekleri hiçbir zaman küçümsemedim, hatta köşelerde ahkamı kesilen saçma sapan konların bir çoğundan önemli buldum. Gene de, her türlü yazı gibi, bu türden yazıların da iyileri ve  kötüleri olduğunu kabul ederim.

Örneğin, bu “siyaset dışı” yazıların bir çeşit teşhirciliğie dönüştüğü, “Sen neymişin be abi!”  (Ya da “abla!”) dedirtmeye uğraştığı örneklere de rastlanmıştır.  Bütün hayatlarını kendilerini kanıtlama çabası içinde geçiren ve 30 yıl yazdıktan sonra aynı şeyi yaptığıklarna göre hala başaramamış olanlar için bir fırsattır Pazar günleri. 

***

Ben güncel siyasete kafayı takmış, dünyayı ondan ibaret gören yazarlardan değilim. Derinlemesine bakıldığında ve “uzun erim”de her şey siyasidir ama salt güncel siyasete odaklanarak geçirilen bir hayat için “Vah vah” dışında bir şey söylersem yalan söylemiş olurum. Merak edilecek, ilgi duyulacak, peşinden gidilecek o kadar çok şey varki.

Uzun köşe yazarlığı hayatımda pek çok “Pazar Yazısı” yazdım.  Doğadan, denizlerden, çiçekler ve böceklerden, yolculuklardan, aşklardan söz ettim.  Bu yazılardan bazıları beğenildi, kitaplarıma girdi…

Ama, bundan iki yıl kadar önce,  sözüne çok saygı duyduğum bir köşe yazarı arkadaşım çiçek böcek, mutluluk yazısı yazmamı yasakladı!  Şaka olarak söylüyorum, tabii; yasaklamadı ama, ülkenin şu döneminde siyasal gündemi ihmal edip başka şeylerden söz etmenin bir çeşit dikkat dağıtmak olacağını söyledi:

“Bir süre yalnızca güncel siyasal gerçekleri ve onların ardında yatanları yazmalıyız!”

İkna oldum.  Gerçekten karşımızdaki ideolojik hegemonya ejderhası durmadan bastırıyor, nefes almamamıza bile izin vermiyordu.  Okuyucu da başka şeylerle vakit israf etmek istemiyordu.  Çekiç ve güllelerimnizle hegemomya kalesinin surlarını parçalamaya çalışmak  öncelikli görevimizdi!

7 Haziran seçim sonuçlarının ve ülkenin değişen zihinsel ikliminin de gösterdiği  gibi  epey mesafe aldık.  Demek ki,  haftada bir de olsa, yeniden mutluluk yazıları yazmaya başlayabilirim.

***

Şöyle diyenler çıkacaktır:

“Mutluluk siyasetten kopuk bir konu mu?”     

Elbette değil.  “mutluluk endeksleri” toplumların siyasal davranışlanını açıklayan göstergelerden biri sayılıyor.  Türkiye son yıllarda bu endekslerde dünyanın en mutsuz ülkelerinden biri çıkıyor.  Bunu bir kenara kaydedelim.  Ama mutluluk ve mutsuzluk konusunda, siyasal araştırmaların dışına taşan bir çok yan olduğunu da kabul edelim.
Gece gündüz güncel siyasetle yoğrulan beyinler için bunun çok kolay olmadığının farkındayım.  

Nice yıllar önce, ODTÜ’de dil öğreten Amerikalı bir arkadaşım İngilizce hazırlık sınıfında “Mutlu bir günü anlatınız” konulu bir kompozisyon ödevi vermişti.  Siyasete ilginin çok düşük olduğup bir ülkeden gelen biri olarak, aldığı bir cümlelik cevaba kesinlikle hazır değildi:

“Burjuvazi iktidarda olduğu sürece mutlu bir gün olamaz!” 

Önceki ve Sonraki Yazılar