Protez bacağa haciz!

Haber şöyle; “Terörle mücadelede bir ayağını kaybeden İzmirli gazi Bülent Kocaoğlan, SGK ile mücadelesinde her şeyini kaybetmek üzere… SGK, protez ayağın parasını ödemeyince, gazinin kredi kullandığı banka, bacağına haciz koydu!”

Şu hale bakın… Koca Türkiye Cumhuriyeti devleti; vatan için ayağını kaybeden gazisine sahip çıkamıyor. İşin daha acı ve elem verici tarafı ise gazi Bülent Kocaoğlan’ın tüm yaşadıklarını ve yardım feryadını bir video ile sosyal medyada paylaşmış olması… Ki Bülent Kocaoğlan, 1996’da askerlik görevini yaptığı Hakkari’nin Çukurca İlçesi'nde uğradıkları PKK saldırısında 16 arkadaşını kaybetmiş, 20 arkadaşı da kendisi gibi ağır yaralanmıştı… Uzun süren tedavilerle hayatta kalmayı başarabilmişti…

Bülent Kocaoğlan, protez bacakla hayata tutundu… Eşi ve üç çocuğu ile kendilerine yeni bir dünya kurdu. Torba yasa ile gazilere tanınan “en iyi protezi kullanabilirler” hakkından yararlanmak için de protez ayağını değiştirdi. Çünkü yeni protez doğal ayak gibiydi… Ve yukarıda sözünü ettiğim olay başına geldi.

Böyle bir bürokrasi olabilir mi Allah aşkına? Neymiş efendim, bu tür harcamalar için merkezi değerlendirme gerekiyormuş. Bağlı olduğunuz SGK müdürlüğünün sizin protezin değerini onaylayıp, ödemesinin yapılmasına karar vermesi mümkün değil. Her hangi bir suiistimal olup olmadığı da garanti altına alınmalıymış… Pes yani! Adam, protez ticaret için ayağını ya da bacağını feda edebilir mi? Bu nasıl bir mantık?

Hadi bu da bir kenara… İyi de be kardeşim, bir değerlendirme nasıl olur da 7 ay sürer? Bir evrak bir müdürlükten diğerine ne kadar zamanda gider? Ne kadar zamanda incelenir ve geri döner? İzmir – Ankara arası 7 ay sürecek kadar uzun mu? İzmir SGK “evrakı gönderdim” diyor, Ankara ise ulaşmadığını söylüyor. Yani, kurumsal iletişimde bir sorun, bir sıkıntı var. Ya mahsus ve kasıtlı yapıyorlar ya da işlerini ciddiye almıyorlar. Bilemiyorum… Her iki gerekçe de sakat…

Tam Aziz Nesin öykülerinde olduğu gibi… Sanki, 60 -70 yıl öncesinin Türkiye’si… Nasıl olur da devlet hâlâ böylesi bir hantal işleyişe devam eder? Bir de “e-devlet” adı altında teknolojiyi de iyi kullandığımızı var sayıyoruz.

Dedim ya tam Aziz Nesin öyküsü… Aziz Nesin, bir “Fare” hikayesinde yaşananları özetle şöyle anlatıyor:

Üniversite hastanelerinde kobay olarak kullanılmak üzere yurtdışından, bir fare cinsi olan “hamster” ithal etme karar verilir. Fransa’dan sağlanan fareler, Marsilya Limanı’ndan bir gemiye yüklenir ve İstanbul’a getirilir. Ancak hayvanlar gümrüğe takılır. Çünkü mevzuatta, fare ithalatı ile ilgili bir rejim yok. Ankara’ya gidilir, komisyonlar kurulur. Komisyon İstanbul’a gelir… Tekrar toplantılar… Derken farelerin, tavşan ithalatı rejimine uydurulup geminin boşaltılmasına karar verilir… Ancak aradan 20 gün geçmiştir ve zavallı farelerin hepsi açlık ve susuzluktan telef olmuştur!

Kıssadan hisse! Hikayenin özeti bu! Devlet bürokrasisi hâlâ hantal, hâlâ vurdum duymaz! 60 yıl önceki pratik eksiği bugün hâlâ devam ediyor. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, insan kafası ve pratik zekâsı gelişmedikçe hiçbir anlam taşımaz. Ve sonuçta bizler böylesi trajedileri duymaya ve okumaya devam ederiz!



Önceki ve Sonraki Yazılar